Yenilmek mi, yanılmak mı?

A -
A +
Şuradan başlayalım... İlk İzlanda maçı ligin üç haftası geride kaldıktan sonra oynanacaktı ama neden başlangıç kaydırıldı ve biz bu maçı lige başladıktan üç gün sonra oynadık...
Ligimizin futbol kalitesi nedir ki bunun çok üstünde bir milli takım bekleyebiliyoruz?
Milli Takım oyuncularının çoğu alıştırılıyor bazı hakem kararlarına, sonra birinin kucağına gittiğimizde 'hakem yadırgamak' gibi bir hataya neden düşüyoruz?
Neden yeniliyoruz sonra da bir bahane bulmak için çabalıyor ve yanılıyoruz?
Şu son hafta bazı maçlarda ufak futbol kırıntıları ama büyük hakem hataları yaşadık ve şimdi oluşturulacak bir Milli Takım turnuva bilincine daha da hazırdır; ama ne yazık ki aylarca maçımız yok...
Sneijder vuruyor, Volkan hantal kalıp uzanamıyor...
Şunun şurasında birkaç ay sonra Hollanda maçına çıkacağız ve yine Sneijder vuracak, acaba bizim kalecimiz bu kez oraya uzanabilecek mi?..
Ya da Fenerbahçe'nin börek gibi açılan savunma önü modeli Milli Takım düzeyinde o şutun önüne yatabilecek mi?..
Gördüğünüz gibi sayın seyirciler...
Sonuç iki saniyelik bir top sürüş ve kalçadan çıkan bir şuta ve oraya gidemeyen bir kaleciye kilitlenip kalıyor...
Yenilirken yanılan bir Fenerbahçe ile yenilirken yanılan bir Milli Takım gerçeğini bir haftalık bir futbol macerasının içine sıkıştırıp kaldık...

POST-İT
Oynayacak bir sahası yok ama 'yerim dar' demiyor...
Geriye düşüyor ama maçı bırakmıyor...
İçeride-dışarda, ülkede ve başka ülkede 'bir şey' oynamaya çalışıyor.
Bu ligin şimdilik 'adaletli' bir tek görüntüsü kaldı; o da 'en iyinin en üstte' olması gerçeğidir...

Meğer gülüyormuş!
Vahid Halilhodzic geldiğinden bu yana ilk defa gülerken yakalandı kameralara...
Coştu, sevindi ve mutluydu adam...
Aksi ve nemrut görüntüsü zaten Trabzon kentinin havasına hiç yakışmıyordu. 
Orası 'mekanik' ve 'robot' gibi insanlarla bir arada yaşayamaz...
Orada güleceksin, oynayacaksın, hatta sinirlendiğinde bile dalga geçeceksin alemle... Orası öyle bir yer...

Kimin 'ağır abisi'
daha ağır bakalım?
Doğan Hasol bir ağır ağabeydir...
Hayri Kozak ile İnan Kıraç arasında bir yere koyabiliriz...
Ağır konuştu abimiz...
Dedi ki:
'Mahallenin şımarık zengin çocuğu gibi topunu aldı ve gitti...'
Lafını esirgememiş...
Ancak borcu azaltmak için gelen yeni hocasının ismini kullanarak seçim kazanan bir başkan, şirket idare etmeyi bilir ama futbol kulübünü idare etmeyi bilmez ise; üstüne borca bir de 200 milyon dolar daha eklerse bu söze de ederler...
Galatasaray gibi bir yerde haydi haydi ederler.
Ünal Başkan gitmişken bile 'borçlar bana miras geldi, kurtulmalıyız' diyor...
Eeee...
Ağır ağabeyler iki yıldır ne diyordu?..

SÖZ
Takdir ediliyorsan değil, taklit ediliyorsan başarmışsın demektir. (Albert Einstein)

Elle oynamalar, çizgiyi 30 santim geçtikten sonra golle biten pozisyonlar, verilen ve verilmeyen kart ve penaltılar arasında 'anamızın liginde' bir güzel geçinip gidiyoruz işte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.