"Seni niçin sevdim anladın mı?"

A -
A +
"Sanki bana 'Beni sevmenin asıl sebebini şimdi anladın mı?' der gibi bakıyor, gülümsüyordu..."

"Ah Maviş Teyze ah! Yaktın ciğerimi! Dağladın beni! Şimdi iki gözüm iki çeşme!"
Şu söz dilimden düşmüyor artık: Ömür dediğin, dalda bir kuru yaprak, akıbet son durak kara toprak...
Nitekim size anlatmak istiyordum kaç zamandır Maviş Teyzeyi. Nasip bugüneymiş...
Bundan 6 yıl önceydi. Bir vesileyle yolum bir Huzurevine düştü... Lüks, konfor içinde; binlerce yaşlıyı barındıran bu yerin 2. katında, bir gurup süslü kadının onun hakkındaki konuşmalarına kulak misafiri oluyordum:
- Bu kadın hiç bırakmaz mı namaz kılmayı?
- Kim Güler Hanım mı?
- Evet ya! Başka kim olacak?
- Haklısın ne zaman odasından geçsek hep namaz kılıyor!
- Delirmiş mi ne?
- Yazık acıyorum ona, aklını bozmuş zavallı namazla...
- Herkes şikâyetçi ondan, bazen bir başlıyormuş namaza, saatlerce sürüyormuş. Geceleri de öyleymiş kardeşim...
- Üşütmüş ayol bu kadın! Üşütmüş kafayı namazla. 
- Aman bırakın ne yaparsa yapsın! Cahilden ne beklersin?
Konuşmaları duyarken kan beynime çıkmıştı ama sabrettim... Onlar uzaklaşınca hemen görevlinin yanında alıp soluğu, Güler Hanımı sordum. Kendisini ziyaret etmek istediğimi söyledim... Beni odasına götürdüler. Biraz bekledim... Kapı açıldığında; muhteşem güzellikte bir insan duruyordu karşımda. Boyu belki bir buçuk metre... Belki 1.40... Küçülmüş de küçülmüş, Maviş Teyze... Başında örtüsü! Bir çocuk gibi bedeni... Kokusu çocukluğumda duyduğum yeşil sabun kokusu! Gözler masmavi...
Beni içeriye davet etti. Hoş beş sohbet ettik. Bir bankadan emekli olmuş ve hiç evlenmemiş. Bizi çok sevdi. Dua etti. Dünya sevgisinin çok ötesinde bir duyguyla bağlanmıştık o ilk gün birbirimize... Dinî kitaplar bırakıp ve yine ziyaretine geleceğimi de belirterek, yanından ayrıldım...
İlk fırsatta onu tekrar ziyarete gittim. Odasına geldiğimde görevliler müsait olmadığını söylediler. Sebebi elbette belliydi. Namaz kılıyordu... Yine bekledim... Bu bekleme beklemelerin en güzeliydi... Hiç abartmıyorum, tam 45 dakika bekledikten sonra odasına girebildim. Şapur şupur öptü beni... Yine hoşbeş ederken gözüm birden karşı karşıya oturduğumuz Maviş Teyzenin sehpasına ilişti. İçim bir hoş oldu. Örtünün altında duran gazetenin kırmızı ay yıldızlı bayrağını ve adının ilk üç harfini görür görmez tanıdım. O an kalbim yerinden oynayacak gibi oldu. Maviş Teyze ile göz göze geldim tekrar. Sanki bana "Beni sevmenin asıl sebebini şimdi anladın mı?" der gibi bakıyordu... Gülümsüyordu. Bu öyle bir tebessümdü ki; nutkum tutuldu... Devamı yarın
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.