"Ağzına hoş bir şey at, bir daha yapmaz"

A -
A +
Rahmetli babamın nice menkıbesi vardır ama bir tanesini de yeni öğrendim.
Babam mı? Babam Ali İhsan Arvas... Seyyid Fehim Hazretlerinin torunlarından. Dedem Seyyid Hüseyin Efendi, Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin zikir ve sohbet için izin verdiği zatlardandı.
Rahmetli babacığım Muş, Nurşin, Gevaş-Şivanik, Reşadiye, Arvas ve Tatvan medreselerinde okumuştu. Uzun yıllar Gevaş Müftülüğü yaptı.
Seyyid olması ve hem ilmi hem resmî makam sahibi olmasına rağmen o, halkın içinde ve herkesin gönlündeydi...
Bizim bir hemşerimiz bu Kıraç tarafında bir büfe açtı. Memlekette iken dükkânları vardı. Rahmetli babası vefat edince dükkânın başına o geçmişti. Dükkândı ama hırdavattan tutun, kırtasiye, tuhafiye ne ararsanız vardı dükkânında.
Büyük şirketler mantar biter gibi her tarafa yayılınca dükkânı kapatmış, İstanbul'a gelmiş. Geçen ziyaretine gittim. Sohbet ederken dedi ki:
-Ya rahmetli babanla aramda bir münasebetimiz oldu ama anlatsam yanlış olur mu?
-Ne olacak, zaten babamın herkesle bir hatırasa vardı... Anlat dinleyelim.
-Babamın vefatından sonra dükkânı ben işletmeye başlamıştım. Baktım muhterem babanız içeri girdi. Bir heyecan tuttu beni. Halimi hatırımı sordu. O ara hazır buraya kadar gelmişken bir sıkıntımı anlatayım dedim:
-Muhterem Müftü Efendi, bizim bir amcaoğlu var Reşit. Arada bir vücuduna bir titreme geliyir. Çok titriyir. Başı ya sağ ya sola tutulir. Ağzı açık öyle kalıyir.
Rahmetli baban, "vah vah, öyle mi? Sen bir daha öyle yapınca ağzına hoş bir şey at bir daha yapmaz" dedi gülerek, ayrıldı...
O gülerek söyledi ama ben bu işi kafaya koydum. Niye? Müftü efendi söylediyse bir hikmeti vardır.
Aradan biraz zaman geçti. Bizim bahçeye gitmiştik. Oturup konuşuyorduk. Derken bir baktım bizim hanım Malatya kayısılarına benzeyen ve bizim orada çok olan şekerparelerden getirmiş. Bir tane elime aldım. Bakıyorum ki ne zaman titreyecek? Titrerse eğer ağzına bu kayısıyı atacağım.
Bir ara baktım başını yine salladı ve ağzını açtı. Ben de hemen elimdeki şekerpareyi fırt diye attım ağzına.  
"Hak huk" yaptı, boğulur gibi oldu. Ağzı kapandı. Derken kayısıyı bir tuhaf şekilde yuttu.
Aradan bunca zaman geçti. Bir daha da o titreme ve ağzı açık kalma hâli hiç olmadı...
Rahmetli babacığımın bu yeni öğrendiğim menkıbesini sizlerle paylaşayım dedim...
Vecheddin Arvas-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.