HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__

Adı güzel Muhammed Ebû Talib'in evinde...

Kaynak:
Adı güzel Muhammed Ebû Talib'in evinde...

RAMAZAN MAKALE 2012 Haberleri  / 

Biliyorsunuz, Efendimiz doğmadan mübarek babasını, 6 yaşında ise fedakâr annesini kaybeder. O'na önce dedesi Abdülmuttalib sonra amcası Ebu Talib ve hanımı Fatıma bint-i Esed sahip çıkar... Ey Annem! Allah sana rahmet etsin. Kendin aç kalır beni doyururdun. Kendin giymez beni giydirirdin. Güzel nimetleri önce bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah rızası için ve âhiret yurdunu umarak yapardın.

nbsp;- Efendimiz'inizinde-9- nbsp; msarvas@ihlas.net.tr nbsp;


Hazret-i Abdülmuttalib'in çok torunu vardır ama Abdullah'ın yetiminin yeri ayrıdır. Onu ayrı tutar, bir dediğini iki yapmaz. Vefatından önce oğullarını kızlarını çağırır. "Muhammed'i hanginize emanet etsem acaba?" nbsp;
Ebu Leheb'in parası çoktur, lâkin merhametten yana fukaradır. Zarif yetime kaba davranmasından korkar. nbsp;
Ebu Talib ise fakir ama müşfiktir. Kaldı ki kardeşi Abdullah'ın oğluna bakmayı canına minnet sayar.
Abdülmuttalib, torununun da fikrini almayı düşünür ama buna gerek kalmaz. Adı güzel Muhammed uykudan yeni kalkmıştır, mahmur mahmur amcalarına halalarına bakar, gidip Ebu Talib'in kucağına oturur, kollarını boynuna dolar. nbsp;
Mesele bitmiştir, söylenecek söz kalmaz.
Ebû Talib Yemen'e, Şam'a gidip gelen bir kervancıdır. Hasılı biricik yeğenine kendinden ziyade zevcesi Fatıma bint-i Esed bakar. nbsp;
Fatıma fedakâr bir kadıncağızdır, uğraşır didinir, yokluğa, zorluğa göğüs gerer, aileyi ayakta tutar. Dört oğlu, dört kızı olmasına rağmen Muhammed Mustafa'nın yeri ayrıdır. Onu tarifsiz bir şefkatle bağrına basar. nbsp;
Fatıma Hatun yemeği ortaya koydu mu kızlar, oğlanlar neşeyle atılır, anında kapışırlar. Habibullah ziyade zariftir, kenarda durur, elini uzatamaz. nbsp;
Fatıma validemiz onun payını ayırır, hatta biraz da kayırır. Nurlu yetimi gülümsetebilmek için kendini paralar. Bir zaman sonra evde aşikâre bereket hissedilir. Bir tas süt hepsini doyurur. Ufacık somun yeter artar. Ne iştir bilinmez, ortaya bir avuç hurma koyarlar, avuç avuç çekirdek çıkar.
Muhammed bebek gibi uyur, gülünce yüzünde güller açar. Sabah yıkanmış paklanmış olarak kalkar, tertemizdir ve en seçme ıtırlardan güzel kokar. nbsp;
Akşamları çocuklar toza toprağa bulanmış olarak dönerler. Fatıma Hanım hepsini bekletir, önce Habibullah'ın elini yüzünü yıkar, öper koklar, özene bezene saçlarını tarar. Sekiz tane çocuğu olmasına rağmen onu farklı tutar, hoş 80 tane de olsa değişmez, Muhammed'in muhabbeti başkadır, ciğerpareleri yaklaşamaz ona.
Efendimiz Ebu Talib'in evinde huzurlu günler geçirir. Tâlib, Akîl, Câfer ve Ali ile Ümmü Hâni, Cümâne, Rayta ve Esmâ'yı kardeş edinir. Hazret-i Hatice ile evlenip yuvasını kuruncaya kadar bu sıcak çatı altında yaşar. nbsp;
Fatıma bint-i Esed'e o kadar saygı duyar ki biricik kızına yengesinin adını koyar. nbsp;
Aradan yıllar, uzuun yıllar geçer. nbsp;
Peygamberlikle vazifelendirilince ilk aşikâre tebliğini akrabalarına yapar. nbsp;
Ebû Talib'in çocukları derhal İslâm'ı kabul eder, yanında dururlar. Resûl-i Ekrem akrabalarına "Bana hanginiz yardımcı olur" diye sorunca, çocuk yaştaki Ali (Radıyallahu anh) ayağa fırlar. nbsp;
Ebû Talib ve Fatıma bint-i Esed, Resûlullah'ı himaye eder, ellerinden geldiğince korur, kollarlar. nbsp;
Fatıma bint-i Esed, zevcine sık sık Şam seferini, Rahip Bahira'yı hatırlatır, Müslüman olmasını çok arzular.
Ebu Talib'in vefatından sonra müminler hamisiz kalır, Mekkeli müşriklerin eziyeti tahammül sınırlarını aşar. Fatıma bint-i Esed oğlu Ali ile birlikte münevver beldeye hicret eder, "muhacirden" olurlar. nbsp;
Server-i âlem Medine'de de sık sık ziyaretine gelir, hâlini, hatırını sorar. Hatta eskisi gibi bir köşeciğe uzanır, kaylulesini yapar. nbsp;
Resul-i Ekrem, "benden parçadır" dediği kızı Fatıma'yı, Hazret-i Ali'ye verir, yengesi ile dünür olurlar. Fatıma bint-i Esed, Fatıma bint-i Muhammed'in kayın validesi olur, afif, zarif, latif gelinini hoş tutar. nbsp;
Fatımat-üz Zehra da babasının "anne" dediğine "anne" der... Güzelliğe bak.
Kutlu Hicretin üzerinden dört yıl geçer. O gün Efendimiz mahzundurlar. Arkadaşlarına hüznünün sebebini açıklar "annem vefat etti" buyururlar.
Merhumeye kefen olsun diye sırtlarından gömleklerini çıkarır, Hazret-i Ali'ye uzatırlar. Cenaze namazını bizzat kendileri kıldırır. Kimseye yapmadıklarını yapar, kabre inip uzanır, zemini gözyaşlarıyla ıslatırlar. nbsp;
Defni müteakip "...Ey Annem! Allah sana rahmet etsin. Kendin aç kalır beni doyururdun. Kendin giymez beni giydirirdin. Güzel nimetleri önce bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah rızası için ve âhiret yurdunu umarak yapardın. (Sahabelere dönerek) O benim annemden sonra annemdi. Amcam Ebû Tâlib'ten sonra, bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan kimse olmadı. Ona Cennet elbiselerinden giydirilsin diye gömleğimi kefen yaptım. Kabir hayatı rahat geçsin diye mezarına uzandım" buyururlar.
Sonra ellerini açıp bir dua okurlar: nbsp;İgfir li ümmi Fatımate bint-i Esed ve vessi aleyha medhaleha bi-hakkı Nebiyyike vel Enbiyaillezine min kabli inneke erhamürrahimin: (Allahım! Annem Fatıma binti Esed'i affet. Kabrini genişlet. Benim ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için duamı kabul buyur ey merhametlilerin en merhametlisi...) nbsp;
Bu duanın akabinde mübarek yüzleri aydınlanır, Cebrail aleyhisselam müjdeler getirmiştir zira. nbsp;
Fatıma bint-i Esed (Radıyallahu anha) Medine'de Cennet-ül Baki'de yatmaktadır. nbsp;
Umre ve hacca gidenler, ziyareti unutmasınlar. nbsp;

Rahip Bahira

Ebu Talib'in işi kervancılıktır. Yine sefer hazırlığı yaptığı günlerden birinde adı güzel Muhammed devesinin yularını tutar "beni buralarda bırakıp nereye gidiyorsun" der "eğer babam olaydı..."
Ebu Talib onun mahzun olmasına dayanamaz. 'Yeter ki sen üzülme' der, yanına alır. Hayli yürür, antik Busra kentine ulaşırlar. nbsp;
Burada büyük bir Süryani manastırı vardır. Rahibi Ebu İdas, bizim bildiğimiz adıyla Bahira oldukça yaşlanmıştır. Münzevi bir hayat sürer, hücresinden nadiren çıkar. Astronomi, kozmografyadan anlar, hekimlik de yapar. Bahira kitaplarda ahir zaman peygamberini müjdeleyen satırlara rastlamıştır, onun ümmetinden olabilmeyi candan arzular. nbsp;
O gün içi kıpır kıpırdır, uzun uzun yaklaşmakta olan kervana bakar. Bu tepelerindeki bulut, şu eğilen ağaçlar... Yoksa!..
Kureyşli tacirler genelde burada konaklar. Atlarını sular, develerini salar, yıkanır, paklanır, yorgun vücutlarını hasıra bırakırlar.
Bahira'nın kervanlarla ve kervancılarla ilgilendiği görülmüş şey değildir ama o gün yanlarına gelir, kafileyi topyekûn yemeğe davet eder. Zengin, fakir, köle, eşraf, kim ama kim varsa...
Kureyşliler bunu tuhaf bulur, şaşırırlar. Lâkin davet davettir, ihtiyarı kıracak değillerdir ya. nbsp;
Peygamber Efendimiz henüz 12 yaşındadır, onu eşyaların başında bırakırlar. Rahip misafirleri tek tek inceler ve geride kimsenin kalıp kalmadığını sorar. Zira Habibullah'a gölge eden sevimli bulut oradadır hâlâ. Ağaçlar tazimle eğilmekte, kayalar selâma durmaktadırlar. nbsp;
Resulullah'ın amcası Haris "hepimiz buradayız" der, sadece eşyaların başına yeğenimi bıraktık o kadar. nbsp;
-Çağırır mısın? nbsp;
-Elbette. nbsp;
Efendimiz içeri girince Ebû Talib'in yanına sokulur. Bahira aradığını bulmuş, yüzü aydınlanmıştır. Ebu Talib'e sorar: "Yakınınız mı?" nbsp;
-Oğlumdur. nbsp;
-Yanılmayasın? Onun ebeveyni vefat etmiş olmalı. nbsp;
-Evet etti. Kardeşimin oğludur ama ben de oğlum derim ona.
-Bu kırmızılık gözlerinde devamlı durur mu? nbsp;
-Durur! nbsp;
Sırtını açar mısın? nbsp;
Nur çocuk amcasına bakar. Ebu Talib "aç oğlum" der, "herhalde bir bildiği var!" nbsp;
Yaşlı adam Mührü nübüvveti görünce hıçkırmaya başlar, "Sen ahir zaman peygamberisin" der "Ben inandım, iman ettim. Ah o günlere ulaşsam da, hizmetinde bulunsam!" nbsp;
Ertesi gün toparlanırlar Şam'a kadar hayli mesafe vardır zira. Bahira, Ebu Talib'in önüne geçer "N'olur gitmeyin" der, "Benim bildiklerimi Yahudiler de bilir, korkarım size saldırırlar!" nbsp;
Ebu Talib az demez çok demez mallarını Busra pazarında satar, oyalanmadan ayrılırlar. nbsp;
Resulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) yirmi yaşında iken Hazret-i Ebu Bekir ile yine Busra'ya giderler. Ebu Bekir yiyecek istemek için manastırın kapısını çalar. Bahira sorar o ağacın altında oturan kim? nbsp;
-Muhammed bin Abdullah!
-Vallahi o Hatemel enbiyadır. İsa Aleyhisselâmdan beri kimse oturmadı oraya... nbsp;
İşte o gün Ebû Bekir'in kalbi Resul-i Ekrem muhabbeti ile dolar taşar.

gt; YARIN: BİR BAŞKA nbsp;BUSRA SEFERİ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...