Left
Lamba

HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__
Lamba
Right

Ebru sanatı sayesinde sabretmeyi öğrendim

Ebru sanatı sayesinde sabretmeyi öğrendim

YAŞAM Haberleri

“Almanya’da doğdum. 12 yaşındayken Türkiye’ye geleceğimizi duyunca ilk başta çok sevinmemiştim. Ancak tarihimizi öğrendikçe âşık oldum.”

Burcu Çetinkaya

Bu haftaki röportajım Kültür ve Turizm Bakanlığı ebru sanatçısı Suna Koçal ile... Kars Sarıkamış’ta tevafuk üzerine tanışıp keyifli bir sohbet ettiğimiz Suna hanım, aynı zamanda Yalova eski Belediye Başkanı Yakup B. Koçal’ın eşi ve üç çocuğunun annesi. Hayat hikâyesi bana enerji verdi. Umarım siz de beğenirsiniz...

Nerede doğdunuz, çocukluğunuz nerede geçti?
Almanya’da Remscheid şehrinde doğdum. Annem Alman, babam Türk, dedem Kırım Tatarlarından. Babam çalışmaya gurbetçi olarak Almanya’ya geldiğinde annemle tanışıyor ve biz orada doğuyoruz. 12 yaşıma kadar Almanya’da kaldım. İlkokulu orada bitirdim. Ortaokula Türkiye’de başladım. O zamana kadar hiç Türkçe bilmiyordum.

Türkiye’ye ilk geldiğinizde alışmak zor oldu mu?
Babamın akrabaları, dedemler zamanında sağlarken, Polatlı’da yaşıyorlardı, dolayısı ile hep gittiğimizde bir Anadolu şehrini görüyorduk. Almanya’da Türkiye için çok ön yargılı konuşuyorlardı. Türkiye’ye kesin dönüş yapacağımızı duyunca ilk başta tabiî ki meraklandık. Doğa içinde, annemin akrabalarının yanında çok keyifli bir çocukluk geçiriyorduk. Türkiye’ye geleceğimizi duyunca ilk başta çok sevinmemiştim. Babam da bize bir at alma sözü verdi, onunla avuttu. Sonra o at eşek oldu, eşek de köpeğe dönüştü. Türkiye’ye döndükten sonra Türkçe öğrendim ve hemen ilk sömestirde teşekkür belgesi almıştım.

Peki devamında Türkiye’de yaşamayı hep düşünüyor muydunuz?
İlk yıllarda Almanya’ya geri dönme hayalim vardı. O zamanki sosyal güvencelerin ve disiplin eksikliğine özlem duyuyordum. Almanya’daki disiplini özlüyordum. Fakat sonradan Türk tarihimizi, kültürümüzü, zenginliğimizi tanıdıkça âşık oldum. Dinimizin getirdiği birliktelik beni çok etkiledi. Avrupa’da insanlar daha bireysel

Eğitim hayatınızdan biraz bahseder misiniz?
Lise mezunuyum. Hiç çalışmadım. 3 çocuğumuz var. 19 yaşında evlendim. 20’nci doğum günümde ilk çocuğumu kucağıma aldım. En küçüğüm millî sporcu, masa tenisçisi. Hem Türkiye Şampiyonu, hem Balkan Şampiyonu. Ortancam diş hekimi. Büyük kızım da 30 yaşında ve mütercim tercüman.

Şimdi yıllar sonra üniversite okuyorsunuz...
Kısmet böyleymiş. Yalova rektörü, geleneksel sanatları açmayı düşünüyoruz bizim okulda ebru hocası ol demişti. Ben üniversite mezunu olmadığımı söyledim. Onun teşvikiyle sınava girdim, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ni kazandım, gidip gelmek zor olacaktı. İkinci sene tekrar sınava girdim ve onda da Yalova’yı kazandım. Şu anda da Yalova Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İletişim Sanatları Bölümü 3. sınıf öğrencisiyim.

Alışmak kolay oldu mu? Sanat açısından avantajlı geldi mi?
İlk sınavdan ağlayarak çıkmıştım. Yıllar olmuştu bir şeyler yazıp çizmeyeli ama şükür 1’inci senede alıştım, üstten dersler alıyorum ve onur belgesiyle geçiyorum.

Sanat ile nasıl tanıştınız?
İlk lise yıllarımda gezmeye gittiğimiz Sultanahmet Camii’nin renklerinden çok etkilendim. Turkuaz ve kırmızı lale motiflerine vuruldum. Yalova’da Fatma Zehra Aktaş’ı buldum ve onun öğrencisi oldum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Süheyl Ünver Nakışhanesi’ne götürdü beni orada tezhip ve minyatür dersleri aldım. Rahmetli Nusret Çolpan’dan 6 sene minyatür, Hüseyin Kutlu’dan iki sene hüsn-i hat , Hikmet Barutçugil’den 9 sene ebru dersleri aldım. Farklı alanlardaki farklı efsane hocalarımızdan farklı dersler aldım ama aslında hepsini bir bütün olarak görüyorum. Birbirine çok bağlı gördüm bu sanatları. Yaptığım çalışmaların bazılarında da ebru üzerine, minyatür veya hat veya kaligrefileri birleştirerek çalışmayı seviyorum. Mümkün olduğunca yurt içi ve yurt dışında sergi ve etkinliklerle sanatlarımızı tanıtmaya çalışıyoruz.

Sanatın manevi yönü sizi nasıl etkiledi?
Ona âşık oldum zaten. Bireyden çok Yaradan ön planda ve tevekkül. Bunu ebruda bilhassa birebir yaşıyorsunuz. Benim kendi atölyem var Yalova’da ve öğrenciler geldikleri zaman eşleri bile onlarda gördükleri değişimi söylüyorlar. Ana malzememiz su ile doğadan parçalar. Beklemeyi, sabrı zaman içerisinde öğrenmeniz gerekiyor. Ne zaman içinizden bir benlik geçse, “şimdi oldu” deseniz, bir sonrakinde çıkmıyor. Bu da bir nefis terbiyesi. Su ise havadaki enerjiden etkilendiğini o kadar güzel gösteriyor ki. Bir Japon bilim adamı Dr. Emoto, suyun molekül yapısını incelemiş. Suya hakaret etmiş ve suyun kristal yapısı bozulmuş. Bunu ebruda çok net görüyoruz. İçerideki hava ebruyu etkiliyor.

Sizi nasıl takip edebiliriz?
Televizyonda “Âşk olsun” diye belgeselim var. Beykent televizyonunda yayınlanıyor. Youtube’da da kendi kanalımda izlenebiliyor. Her bölümde farklı bir sanatımızı farklı bir sanatçı ile tanıtıyoruz.

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...