İrfan kaynağı Nehri

İrfan kaynağı Nehri

YAŞAM Haberleri

Yeri geliyor düz arazi, yeri geliyor uçurum kenarlarında yol alıyoruz. Her hâlinden belli ediyor bize zor topraklar olduğunu. Ancak buralarda yetişen her şeyin bereketi de mislince oluyor.

Mehmet Fatih Oruç

Güney Doğu Bölgesi’nin neredeyse her yeri, zamanında ev sahipliği yaptığı birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Öyle ki; bu medeniyetlerin bazıları milattan çok daha öncelerine dayanırken, bazıları da henüz tazeliğini koruyor. Pers, Sasani, ve Roma imparatorlukları, Makedonya Krallığı, Emevî, Abbasî, Selçuklu ve Osmanlı devletleri. Bunlar hemen ilk aklımıza gelenler ve bölgenin kültür farklılıklarını net olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca kurulan irili ufaklı gerek Türk, gerek Müslüman devletleri de unutmamak lazım.
Bu kadar kültür ve medeniyetin ve dinlerin gelip geçtiği bu topraklar, çok sancılı asırlara sahne olmuş. En rahat olduğu devirler ise Müslümanların egemenliği altında bulunduğu zamanlara denk gelmiş. Son huzur ve sükûnet senelerini ise Osmanlı Devleti zamanında geçirmiş.

İslamiyetin ve İlmin Merkezi
Bölgenin İslamiyet açısından büyük bir ehemmiyeti var. Hulefa-i Raşidin’in ikincisi olan, Hazreti Ömer’ul-Faruk radıyallahü teala anh efendimizin devrinden itibaren bu topraklar İslamiyet ile tanışmış. Sonra da hızlı bir şekilde ilmin merkezi hâline gelmiş. Bizim ziyaretimizin amacı da bununla alakalı. Osmanlının son asrında, bu bölgedeki ortaya çıkan bozuk itikat akımlarına karşı büyük mücadeleler vermiş, Gavsu’l Azam Seyyid Abdülkadir Geylanî hazretlerinin de torunlarından olan; üç büyük zatı, silsile-i aliyyenin üç halkasını ve üç evladı resulü ziyaret ederek, şereflenmek.

İrfan kaynağı Nehri

Maneviyatla Yoğrulmuş Topraklar
Önce Yüksekova’ya uğruyoruz. Mihmandarımız Abidin Seyidoğlu Abi’yi de alarak Şemdinli’ye doğru yola çıkıyoruz. Tepenin birinden inip diğerine çıkıyoruz. Yeri geliyor düz arazi, yeri geliyor uçurum kenarlarında yol alıyoruz. Her hâlinden ve yapısından belli ediyor bize zor topraklar olduğunu. Ancak zorluğundan mıdır nedir bilinmez, bu topraklarda yetişen, büyüyen her şeyin bereketi de mislince oluyor âdeta. Büyük zatların maneviyatıyla yoğrulmuş olmasının etkisi olduğu da çok açık.
Şemdinli’de verdiğimiz yemek molasında ilçenin misafirperver halkıyla tanışıyoruz. Âdeta yüreklerini açıyorlar bize. Şeyh hazretlerini ziyarete geldiğimizi duyduklarında ise “başımızla beraber ağalar” sözlerine mazhar oluyoruz. İstediğimiz veya istemediğimiz ne varsa önümüze yığıveriyorlar. Doyduk sözü kâfi gelmiyor, artarak gelen tabaklara. Zor bela ikna ediyoruz ve Nehri yeni adıyla Bağlar köyüne doğru yola koyuluyoruz. Köy dediğimize bakmayın bir zamanlar on beş bin kişinin yaşadığı, Hakkâri ve civarının idare edildiği, ilmin merkezi olan bir yerden bahsediyoruz.

Şimdi Dua Vakti
Hedefimize ulaştığımızda bizi ilk olarak berrak, buz gibi bir dere ve gürül gürül akan çeşmesi karşılıyor. Hemen yan tarafında ufak bir mescit ve onun arkasında huzurun kapısına giden köprü. Kimimiz çeşmeden, kimimiz dereden abdest almaya koşuyoruz hemen. Arkasından mescide giriyoruz ve iki rekat tehiyyatül mescid namazını da eda ettikten sonra Abidin Seyidoğlu Abi’mizden, kısaca üç büyüğe dair bilgiler alıyoruz. Sonrasında artık vaktidir deyip, köprünün üzerinden geçip ağır ağır basamakları çıkmaya başlıyoruz. Böyle yerlerde ziyaret sırasına riayet etmek mühimdir. Biz de, silsiledeki sıralarına göre ilk önce Abdullah-ı Şemdinî, arkasından Tâhâ-i Hakkârî ve son olarak da Seyyid Sâlih hazretlerini ziyaret ediyoruz. Vakit, bu mübarekleri vesile ederek Allahü tealaya yalvarma ve yakarma vakti. Bir daha nasip olur mu, olmaz mı bilinmez o yüzden iste isteyebildiğin kadar. Başımız önümüzde önce ahiretlik, hemen arkasından da dünyalık isteklerimizi sıralayıveriyoruz. İsteklerin en mühimi elbette son nefeste iman, şehadet ve cennette bu mübareklere komşu olmak.
Ayrılmak zor geliyor ve çakılıyoruz mübareklerin huzuruna. Ancak vakit kısıtlı, yolumuz uzun. Yıllara meydan okuyan, yeni tadilattan çıkmış ve bir devrin ilim merkezi olan medreseyi de ziyaret etmeyi unutmuyoruz elbette. Kim bilir kimler geldi, kimler geçti bu mübarek mekândan. Ne ilimler öğretildi, öğrenildi. Kim bilir kaç binlerce talebe yetişti ve yüzbinlerin imanı kurtuldu medrese sayesinde.
Bu duygular içinde arabalarımıza biniyoruz. Son bir bakış, son bir himmet telkini ve tekrardan kavuşma ümitleriyle, başka bir mübarek beldeye doğru yolumuza revan oluyoruz.

Seyyid Abdullah-ı Şemdinî hazretleri
Anadolu’da yetişen evliyanın büyüklerindendir. Silsile-i aliyye evliyalarının otuzuncusudur. İsmi, Seyyid Abdullah-ı Şemdinî’dir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin torunudur. Peygamber efendimizin aleyhisselam soyundandır. Şafiî mezhebi âlimlerindendir. Hakkâri, Şemdinli kasabasındandır. Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine hem medrese arkadaşlığı hem talebelik yapmıştır ve halifesi olmuştur. Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin de amcasıdır ve Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine talebe ve halife olmasına da vesile olmuştur. Doğum târihi bilinmemektedir. 1813 senesinde vefât etmiştir ve Nehri’de medfundur.

İrfan kaynağı Nehri

Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretleri
Silsile-i aliyye’nin otuz birincisidir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin torunudur. Peygamber efendimizin aleyhisselâm soyundandır. Hâlid-i Bağdâdî’nin halifesi ve talebelerinin büyüklerindendir. Seyyid Abdullah’ın kardeşi Molla Ahmed’in oğludur. Hocası tarafından Nehri’de ders vermeğe memur edilmiştir. Gecelerini gündüzlerine katarak İslâm’ın güzel ahlâkını yaymış, herkesi iyilik yapmağa teşvik etmiştir. Anadolu’ya İslam güneşini ve nurunu yaymıştır ve bölgede Şia tehlikesine karşı İslamiyetin tam olarak yerleşmesini sağlamıştır. Seyyid Sıbgatullâh-i Arvasi ve Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerinin de hocası ve mürşididir. 1853 senesinde Nehri’de vefat etmiştir.

İrfan kaynağı Nehri

Seyyid Muhammed Sâlih hazretleri
Osmanlılar zamanında yetişen evliyanın en büyüklerindendir. İnsanlara dünyada ve ahirette saadete kavuşmalarına vesile olan ve Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlim ve evliyaların otuz ikincisidir. İsmi Muhammed Sâlih’tir. Babasının ismi Molla Ahmed’dir. Büyük veli Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin on birinci torunu ve Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin kardeşidir. Aynı zamanda da halifesidir. Peygamber efendimizin aleyhisselam soyundandır. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1865 senesinde Nehri’de vefât etmiştir. Kabri, ağabeyi ve hocası Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin ayak ucundadır.

İrfan kaynağı Nehri

 

 

 

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...