Sivil Toplum Gündemi -2-

A -
A +

Eğitim toplumun gelecek güvencesinin en önemli yapıtaşıdır. Eğitim sistemi ve toplumun eğitimi tamamlayıcı diğer unsurları sağlam temelli olmadığı sürece toplumun nereye sürükleneceği belli olmaz.

Bugün en önemli sorunumuz olarak terör ortada. Terörün sebebi ise hakim güçler olduğu ayan, beyan görünmektedir. Toplumun kanaat önderleri ile konuştuğumuzda, ülkemizdeki ve birçok İslam ülkesindeki terörün asıl kaynağının batılılar olduğunu söylemektedirler. Bugün onların dümen suyunda hareket etmeyen ülkemiz yönetimini terörle terbiye etmeye çalışan Batı, her türlü desteği açık bir şekilde sağlamaktadır. Silahları, ajanları, uzmanları ve koordinasyon yeteneğine sahip tecrübeli askerleri ile PKK’nın yönetim kademesinde yer aldığını göstermektedir. PKK’nın hareketlerine baktığımızda batılıların aklından beslenen stratejileri ile karşımızda durduğunu görmekteyiz. PYD ise PKK’ya açıktan destek verememeyi ortadan kaldırmak üzere kullanılan paravan bir yapılanma. Buna karşılık hem Kürtler ve Türkler topyekûn bir mücadele içerisinde olmadan başarı maliyeti tüm Müslümanlar üzerine olacak ve katlanılabilir seviyeyi zorlayacaktır. İnşallah bu musibetten yeni bir Osmanlı çıkar ve Müslümanların birliği sağlanarak Batı'nın bir daha vekalet savaşları ile ülkelerimizi istikrarsızlaştırma çabaları sonuçsuz kalır. Ülkemizdeki ve İslam dünyasındaki tüm sivil toplum önderleri ile konuştuğumuzda, hepsi durumun farkında ve Batı'nın bu açıktan yaptığı terör desteğine karşı, müntesiplerini bilinçlendirmektedirler. Şu an için dua etmekten başka çareleri olmadığının bilincinde, sabırla hareket etmeyi yeğlemektedir.

Ülkemizdeki Kürtleri eğitimsiz bırakan sistem, onların daha fazla bu oyuna alet olmasına neden olmaktadır. Batı'nın bu düşmanca tutumuna karşı çok az hata yapma lüksümüz var. Herkes bunun farkında ve sivil toplum olarak hükümetin arkasında durmaktan başka çözümün olmadığının bilincindeler. Bu durum diğer Müslümanlar için dua etme katsayısını arttırmakta, hainlik yapanlara karşı duruşu güçlendirmektedir. Malezya’dan-Fas’a, Kazan’dan-Tanzanya’ya tüm Müslümanların birbirlerine kenetlenmelerine, muhabbetlerine vesile olmaktadır. Bu durumda, tarafını Müslümanlar içinde olmasına rağmen, küfr tarafında belirleyen hainlere karşı içimize gömülen kurşun gibi sert bir bilinç gelişmektedir. Bu bilinç Hariciyecilere dayanan köklerden beslenen tüm gruplar için çığ gibi büyümektedir.

Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulan ve 20 ülkenin ortaklaşa düzenleyeceği askerî tatbikat, Müslümanlar arasında bir özleme ve muhabbete vesile olmaktadır. Herkes bunun öncüsünün Türkiye olmasını arzu etmektedir.

İmam hatip ortaokulları geleceğin teminatı olma yolunda önemli kilometre taşları olmaktadır. Bu gençler liseye geçtiklerinde, ayrı bir heyecana vesile olacaklardır. İmam hatip liselerinden mezun olan gençlerde gene aynı şekilde daha kaliteli olarak üniversitelere gelmektedir. Üniversitelerin havası yeniden geleceğe güvenle bakacağımız şekilde değişim göstermektedir. Bu değişim bundan böyle yıllar yılı artarak devam edecektir.

Geçen hafta TÜGVA için bir külliye temeli Esenler'de atıldı. Yeni külliyelerle önceki dönemde MGV’lerle bayraklaşan ve üniversite gençliğine manevi dinamizm sağlayan gençleri temsil eden TÜGVA’yı daha fazla göreceğiz. Bu gençlik yapılanması, tüm cemaatler ve gençliğe hizmet eden grupların katkısı ile büyüyecek ve milletimizin 'Kızılelma’sını yakalamak için motivasyon kaynağı olacaktır. Üniversitelerde imam hatiplilik oranı arttıkça namaz bilinci yüksek, sorumluluk duygusu ağır gençleri bulacağız karşımızda. Bu gençler TÜGVA çatısı altında, dünya siyasetini en üst seviyede anlayacak ve Müslümanların yeni bir medeniyet kurma bilincine hizmet edeceklerdir.

Yeni uydu kentler maalesef İslam toplumunun yaşayacağı bir şehir olma bilinci ile tasarlanmamaktadır. Sosyal bir varlık olarak insan yerine, egoist bir varlık olarak insan teması üzerine şehirler planlanmakta ve uygulanmaktadır. Şehir plancısı olarak özellikle Emlak konut ve/veya TOKİ’de çalışan bürokratların, Müslümanların yaşayacağı şehir tasavvurları yoktur. Bunu kurmuş oldukları şehirden fevkalade anlamak mümkündür. Şehir plancılarının mescit nedir? Cami nedir? Medrese nedir? Okul nedir? Kıraathane nedir? Çarşı nedir? Ve Müslüman buraları nasıl kullanır gibi bir bilgileri veya tasavvurları olmadığı, kurdukları şehirden anlaşılıyor. Böyle kurulan şehirler toplumumuzun geleceğini tehdit ediyor. Toplum bilinci yüksek insanlardan, egoist ve mendebur insanlara evrilen bir toplumu oluşturuyor. Maalesef bunu gönül verdiğimiz insanların iktidarında, bizim diyebileceğimiz bürokratlarımız yapıyorlar. Bu şehirleşme felsefesine yüksek sesle dur diyecek bir şeyler yapmakta her geçen gün geç kalıyoruz. Çaresizliğimiz artıyor. Müslümanca şehir modeli çığlıklarımız cılız kalıyor.

Önceki yaşamlarında toplum bilinci yüksek diye bir yerlere gelen mücahit kardeşlerimiz, tamamen dünyevileşebiliyorlar. Toplumsal ihtiyaçları manevi pencereden bakmak yerine, tamamen dünyevi pencereden bakar duruma geliyorlar. Kendileri bile bu durumun farkında olmadan yılları kaybediyorlar. Aldıkları emanetin sonuna geldiklerinde, dostlarını küstürmüş ve düşmanlarına yaranamamış olarak tekrar seçime gitmek zorunda kalıyorlar. Büyük Reisin rüzgârı olmasa toplumun yüzüne bakacak durumları bile kalmıyor. Sevdiğimiz bu insanları bu duruma getiren şeyden kurtarmak üzere kendilerine bir manevi hatırlatıcı tayin etmelerini tavsiye ediyoruz.

Şehir ve insan veya insan ve şehir. İslam medeniyetini etkileyecek şehir tasavvurunu nasıl inşa edeceğiz? Hızla büyüyen ve gelişen şehirlerde, yeni teknolojilere Müslümanca içinde yaşayacağımız şehri kurban mı edeceğiz, yoksa kuracak mıyız?

genelsekreter@tgtv.org

@dersium

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.