"Olmaz, 'altın' vermen lâzım!"

A -
A +
Antakya'da yaşayan büyük velilerden Ahmed bin Âsım Antaki Hazretleri zamanında bir genç, köyünden çıkıp bu velinin dergâhına geldi ve hürmetle talebe olmak istediğini arz etti.
Büyük zat:
"Olur ama bir şartla" buyurdu.
"Şartınız nedir efendim?"
"Altın vermen lâzım!"
Gencin "kırk altın"ı vardı ve evinin elbise dolabında saklıyordu.
Ama boynunu büküp:
"Efendim, bizde 'altın' ne arasın" dedi.
"Sende 'altın' olduğunu biliyorum."
"Kaç altınım var peki?"
"Kırk tane."
"Nerede olduğunu da biliyor musunuz?"
"Tabii, elbise dolabında."
Diyecek bir şeyi kalmamıştı.
"Peki" dedi mecburen.
Ve koştu köyüne.
O "kırk altın"ı getirip teslim etti. Büyük veli, onlardan "bir altın"ı ayırıp gerisini kendisine iade etti ve:
"Al bunları evlâdım... Ben şaka yapmıştım. Bizim 'altınla' ve 'gümüş'le işimiz yoktur" buyurdu.
Sonra o 'bir altın'ı gösterip sordu:
"Şu 'altın'dan haram kokusu geliyor... Nereden aldın bunu?"
Genç, büktü boynunu.
Ve mahçup bir edayla:
"Onu, haksız olarak birinden almıştım" dedi.
Büyük zat;
"Hemen git, bunu sahibine teslim et oğlum... Çünkü üzerinde 'kul hakkı' olduğu müddetçe hiç feyz alamazsın!" buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.