"Efendim, ne olur bizi affedin!.."

A -
A +

Bağdat'ta bir kişi Mevlâna Halid-i Bağdâdi hazretlerine düşmanlık besliyor, her fırsatta bunu belli ediyordu.
Bir gün de taklidini yaparak alaya aldı bu büyük zatı.
Ne demiş büyüklerimiz?
"Eden, kendine eder."
O da kendine yapmıştı.
Cezası gecikmedi. Durup dururken "aklını oynatıp" cinnet getirdi.
Yakınları, bu zata koşup "Efendim, ne olur affedin" diye yalvardılar.
Yine merhamet etti.
Ve o kimseyi affetti.
O "affettim" dediği anda, adam iyileşti tamamen.
Bin pişmandı yaptığına.
Hemen gidip özür diledi.
Ve "talebesi" olmakla şereflendi...
? ? ?
Mevlâna Halid-i Bağdâdi hazretleri, talebesiyle birlikte Bağdat'tan Şam şehrine hicret ediyorlardı ki yolda karşılarına bir "soyguncu grubu" çıktı.
Çok kalabalık idiler.
Biri şöyle anlatıyor:
"Tam hücum edecektik ki kafileden beyaz kaftanlı biri, beyaz at üzerinde ileri çıktı ve heybetle dikildi karşımıza!
Hem gitgide de büyüyordu.
Sonra "dağ kadar" oldu.
Hiç böyle şey görmemiştik.
Korkumuzdan atların üzerinden yerlere yuvarlandık!
Hata ettiğimizi anladık.
Sonra o kişinin yerinde Halid-i Bağdâdi hazretlerini gördük.
Meğer o kişi, bu zatmış.
Hürmetle ona yaklaştık.
'Bizi affedin' diye yalvardık.
Affedince bıraktık soygunculuğu.
Talebesi olmakla şereflendik."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.