Üzülme, kapat aç gözlerini

A -
A +
Bir gün Hazret-i Mevlâna geç vakit eve gelir.
Akşamdan sonra.
Hanımı, ayakkabılarını çevirirken kenarlarında "Mekke'nin kumları"nı görüp sual eder:
"Efendi! Nereden geliyorsun?"
"Mekke'ye, bir dostumu ziyarete gitmiştim. Oradan geliyorum."
Hanımı şaşırır!
Ve kalbinden;
"Bu kısacık zamanda Hicaz'a nasıl gidilip gelinir?" der.
Mevlâna bunu anlayıp;
"Veliler ruh gibidir. Bir anda uzak yerlere gidip gelebilirler" buyurur.
? ? ?
Hazret-i Mevlâna zamanında "bir genç" hac için bir kafileye katılır.
Öğleyin "bir sahrada" mola verirler.
Genç, dinlenirken uyuyakalır.
Uyandığında kafileyi göremez.
Issız sahrada yalnız kalır.
Ne yapacağını şaşırır!
Açar ellerini, "Yâ Rabbî! Sevdiğin bir kulunu bana yardıma gönder" diye yalvarır.
O anda "bir çadır" görür ileride.
Merakla gidip bakar.
Biri "helva" yapmaktadır.
"Yalnız mısın?" diye sorar.
"Hayır, hocamız var, az sonra gelir."
"Hocanız kim?"
"Hazret-i Mevlâna."
Az sonra Mevlâna gelir.
O helvadan yer ve ona da yedirir.
O genç derdini anlatınca da "Üzülme, kapat aç gözlerini" buyurur.
"Başüstüne" der.
Kapatıp açar gözlerini.
O anda bulur kafilesini...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.