"Tepsiyi sahibine gönderdim"

A -
A +
Hazret-i Mevlâna'nın talebesinden biri bir sene hacca gider.
Hanımı da mübarek bir hatundur.
Hazret-i Mevlâna'yı çok sever.
Medresede okuyan talebeye, ara ara yemek yapıp gönderir.
Beyi hacdayken bir gün yine "helva" basar bir tepsiye.
Arefe gecesi, gönderir medreseye.
Hazret-i Mevlâna, tepsiyi alır.
Bütün talebeye dağıtır.
Yüzlerce talebesi vardır.
Doya doya yerler hepsi de.
Ama helva azalmaz tepside.
Hazret-i Mevlâna, tepsiyi alır.
Dışarı çıkıp Beytullaha doğru uzatır.
Sonra içeri girer.
Ve talebelerine;
"Tepsiyi sahibine gönderdim" der.
Ertesi gün hanım medreseye gider.
Helva tepsisini ister.
Talebeler tepsiyi ararlar.
Bulamayıp merakta kalırlar.
Nihayet hac mevsimi biter.
Hacılar döner birer birer.
Hanımın beyi de avdet eder.
Kadıncağız adamın eşyalarını çıkarırken "o tepsiyi" görür.
"Efendi! Ben bu tepsiye helva basıp medreseye göndermiştim. Burada ne arıyor?" der.
Beyi de şaşırmıştır?!
Şöyle anlatır:
"Arefe gecesiydi...
Biz, çadırımızda oturuyorduk.
Haccın erkânından okuyorduk.
O ara bir tepsi uzatıldı içeriye.
Aldık ki, içi helva dolu.
Üstelik de sıcacıktı.
Ama kim uzattı, görmedik.
Çok da açtık, oturup yedik.
O bunu anlatınca hakikat çıkar ortaya.
Artar sevgileri hazret-i Mevlâna'ya..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.