"Benim burada ne işim var?"

A -
A +
Bir gün, benim kimya hocam Hüseyin Hilmi Efendi müftülüğe teşrif etti. Biraz oturduktan sonra kimya hocam, Mekkî Efendi ve ben, üçümüz Ehibbâ'dan Cevat Bey'in evine gittik.
Yemeğe dâvet etmişti.
Sofralar bahçeye kurulmuştu. Bir miktar evde oturduktan sonra yemek için bahçeye çıktık.
Kimya hocam ve Mekkî Efendi önde, ben ve terzi Hâbil Amca arkadan yürüyorduk. Hâbil Amca, bana hocamı işâret ederek, "Senin hocan, benim arkadaşım" dedi.
Sofralara oturduk.
Ben hocamın yanına oturmuştum. Bu manzara beni çok duygulandırdı. Zîra Hüseyin Hilmi Efendi, Mekkî Efendi, Cevat Bey, Hâbil Amca ve ben... Nasıl duygulanmayayım?!.
O anda içimden;
"Yâ Rabbî, benim, bu mübârek zâtların arasında ne işim var. Bu zâtların hürmetine beni affet, feyizlerinden istifâde etmemi nasib eyle" diye duâ ediyordum.
Gözlerimi yummuşum.
Her şeyi unutmuşum.
Kimyâ hocamın dürtmesiyle gözümü açtım. Kulağıma eğilip "Yemeğini ye" buyurdular.
Yemekler yendi.
Sonra ayrıldık.
Dönüşte bir dolmuşa bindik. Ben öne oturdum, hocamla Mekkî Efendi arkaya oturdular.
Ben yavaşça elimi cebime uzattım, güyâ ücretleri verecektim ki, o anda kimya hocam "Sakın davranma!" buyurdu ve ücreti kendileri ödediler.
Vapurda Hilmi Efendi ile Mekkî Efendi muhabbetle sohbet ettiler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.