"Ben cennete mi geldim?!."

A -
A +
Müftülükte vazifeye başladığım ilk günü hâtırlıyorum. Baktım, Mekkî Efendinin talebeleri geldiler.
Ali Sezer.
İbrahim Boğalı.
Ve Kemâleddin.
Arabça bir kitap açıldı ve derse başladılar. Aynen medrese gibi. Ben Fâtih Vergi Dairesinden gelmiştim.
Nasıl şaşırmayayım?
Kendi kendime;
"Allah Allah, ben nereye geldim böyle. Burası cennet mi?" dedim. Çok sevinçliydim. Çok mutluydum. İçim içime sığmıyordu.
İşte o anda Mekkî Efendi bana dönüp; "Abdüllatif, burasını nasıl buldun?" diye sordu.
Zâten hazırdım.
Hiç tereddütsüz "Efendim, hani âhirette günahkâr Müslümanlar cehennemden çıkıp cennete girecekler ya, işte ben de öyle oldum" diye arz ettim.
Tebessüm etti mübârek.
? ? ?
Yirmi yaşındaydım, câhil ve toydum. Üniversitede okuyordum. Her gün yeni bir şey öğreniyordum.
Tevâzû nedir?
Tevekkül nedir.
Sabır nedir?
Kadere rızâ nedir?
Velhâsıl insanlık nedir? Bunları, sırf Ondan görerek ve yaşayarak öğreniyordum. Çünkü Mekkî Efendi hazretleri, bütün bu insanlık meziyetlerinin zirvesindeydi.
İnsan-ı kâmildi.
Âlim ve velî idi.
Peki kazancım ne oldu?
Sâdece Onu sevmek.
Bu da bana yetti...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.