"Beddua değil de dua edelim!"

A -
A +
Bağdat evliyasından Maruf-i Kerhi hazretleri, bir gün Dicle kenarında bazı talebeleriyle oturuyordu ki, o sırada bir “kayık” belirdi ileride. İçinde birkaç genç, içki içip taşkınca saz çalıp yaygara yapıyorlardı.
Talebeler üzüldüler!
Hocalarına gittiler.
Ve “Efendim şunlara bakın... Bir beddua etseniz de şu denizde boğulup gitseler” dediler.
Sinirliydiler!
Buyurdu ki:
“Beddua değil, dua edelim.”
Böyle dedi.
Ve ellerini açıp;
“Yâ Rabbî! Şu kulların şimdi nasıl neşelilerse, öldükten sonra da böyle neşelendir” diye yalvardı.
Talebeler şaşırdılar!
Bunu beklemiyorlardı.
“Böyle dua etmenizin hikmeti nedir efendim?” dediler.
Merak etmişlerdi.
Gördüler ki kayıktakiler Maruf hazretlerini uzaktan görünce “bir anda” kestiler seslerini.
Şarapları döktüler.
Şişeleri kırdılar.
Kıyıya yanaşınca huzuruna koşup; “Özür dileriz, lütfen bizi affedin efendim” dediler.
Ve tövbe edip “talebesi” olmakla şereflendiler.
● ● ●
Bir gün de bu zata “Hangi dualar kabul olur efendim?” diye sordular.
Cevabında;
“Ağız haram yemez, dil de yalan söylemezse dua kabul olur. Haram yiyeninse, kırk gün duası kabul olmaz” buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.