“Hanım, bir isteğin var mı?”

A -
A +
Kabr-i şerîfi Kudüs’te olan Kureşî hazretleri, evliyâ-yı kirâmdandır. Zarif ve güzeldi. Gençlik günleriydi. Cüzzam hastalığına yakalandı. Bu zâtın evli bir talebesi, bir gün evden çıkarken sordu hanımına: “Hanım, bir isteğin var mı?” “Benim yok, bir de kıza sor.” Kızları da çok güzeldi. Hem takvâ sâhibiydi... Seslendi kızına: “Kızım bir şey istiyor musun?” “İstiyorum babacığım, ama bilmem yapabilir misin?” Babası “zengin” idi. Dedi ki: “Ne demek kızım sen iste yeter ki.” Kız sevindi... Ama nasıl söyleyecekti? “Söyle kızım, nedir istediğin?” “Beni Kureşî hazretleriyle evlendir, bunu istiyorum babacığım.” “Peki kızım!” dedi. Ve doğruca gidip kızının isteğini söyledi bu velî zâta. O da kabul edince nikâhları kıyıldı. Ve düğün günü geldi. Mübârek zât bir banyo aldı. Cüzzamdan eser kalmadı. Güzel ve yakışıklı oldu. Ve gelip girdi gelinin odasına. Fakat kız tanımadı onu. Ve örtündü aceleyle. Mübârek zât; “Örtünme! Ben, zevcin Kureşî'yim” dedi. Ve ardından; “Sen, cüzzamlı olduğumu bile bile, sırf Allah için benimle evlendin. Bu hâlis niyetinin mükâfatı olarak başkalarının yanında cüzzamlıyken senin yanında hep böyle genç, yakışıklı, güzel ve sıhhatli olacağım” buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.