Bir sadâkat örneği

A -
A +
Behâeddîn-i Buhârî hazretleri anlatıyor:
Bir kış günü “aşk-ı İlâhî” kapladı beni.
Kendimden geçmiş hâlde dağlara çıktım.
Yalın ayak baş açık dolaştım. Ayaklarım yarılıp parçalandı ve delinip, kanlar aktı dikenlerin yerlerinden!
Bu hâldeyken;
“Gideyim, hocam Emîr Külâl'in dizi dibinde oturup sohbetini dinleyeyim” diye düşündüm...
Ve koşup katıldım
o feyizli sohbetine.
Hocam beni görünce;
“Kimdir bu? Niçin bana sormadan içeri aldınız? Çıkarın onu buradan” diye emretti.
Talebeler beni tutup dışarı attılar.
Bu hakâret, çok zor geldi nefsime.
Fakat kalbimden;
“Ey nefsim! Bu davranış gücüne gitti, ama sen daha ağırına lâyıksın. Sen şimdi kızıp burayı terk etmek istiyorsun. Ama gitmeyeceğim. Çünkü bu büyüklerin her işinde hikmet vardır’ dedim.
Başımı eşiğe koyup yattım.
Fecir sökene kadar bekledim.
Üstüme lâpa lâpa “kar” yağdı.
O karların altında kayboldum...
Sabahleyin hocam kapıyı açıp da dışarı çıkacaktı ki eşikte birikmiş “kar yığınını” gördü ve başımın üstüne bastı bir ayağını.
Hemen geri çekip;
“Kimdir bu kar altında yatan?” buyurdu.
Ve kaldırdı beni eşikten. Merhametle bir “nazar” edip, tasavvufun en yüksek derecesine çıkardı beni.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.