“Niçin sulamıyorsun?”

A -
A +
Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi şöyle anlatıyor: Kasr-ı ârifan'da, bir bostanım vardı. Orada sebze meyve yetiştiriyordum. Derken sulama zamanı geldi. Ama bir damla su yoktu nehirde. “Ne yapacağım?” diye düşünüyordum ki, hocam teşrif etti bostana. Etrâfa şöyle bir bakıp sordu: “Sulama vakti gelmedi mi?” “Geldi efendim.” “Peki, niçin sulamıyorsun?” “Su yok hocam, ben de onu düşünüyordum az önce.” Az tefekkür etti. Ve buyurdu ki: “Sen şimdi git, bostanın su yolunu aç. Allah, ihtiyâcın kadar (su) verir sana.” Buna çok sevinip; “Başüstüne hocam” dedim. Ve gidip açtım su yollarını. Sabaha kadar bekledim. Tam fecir söküyordu ki, uzaklardan bir "su sesi" geldi kulağıma. Ses gittikçe çoğaldı. Ve büyük bir “şarıltıyla” girdi bostana. Çok sevinip suladım bostanı. Sonra hocamın huzûruna vardım. Beni görünce sordu: “Bostanı suladın mı?” “Evet efendim çok şükür, ama anlamadığım bir şey var.” “Nedir o?” “Dün gece suyun geldiği ırmak kupkuruydu, bu su nereden geldi acaba?” dedim. Hocam cevâben; “Allah’ın ihsânıdır oğlum, ama bunu kimseye anlatma” buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.