"O kızı sana alalım"

A -
A +
Bir gün kayınbirâderim Yüksel Ekinci Bey, sabah üzeri müftülüğe gelerek Ahmed Mekkî Efendi'yi öğle yemeğine dâvet etti evlerine.
Müftü Efendi kırmadı.
“Peki, Abdüllâtif'le geliriz” buyurdu.
Öğle vakti birlikte gittik.
Sıcak bir gündü. Bahçede oturduk.
Sonra içeri geçip namazları kıldık.
Yemeği de yiyip ayrıldık...
Henüz üç beş adım atmıştık ki, mübârek, döndü bana;
“Yüksel Bey'in sâliha bir kız kardeşi var, ben onu tanıyorum, onu sana alalım!” buyurdu.
Ben içimden; "Şaka yapıyor" dedim.
Ve cevap vermedim.
Sâdece gülümsedim.
Ama o, çok ciddiymiş.
Tekrar bana dönüp;
“Alalım alalım, tam sana lâyık bir kız!” buyurdu.
Üzmemek için;
“Peki efendim” dedim.
Ama o zaman talebeydim.
Üniversitede okuyordum.
Evlenecek durumum da yoktu.
Öylesine “peki” demiştim.
Aradan üç sene geçti.
Ahmed Mekkî Efendi, göç etti bu dünyadan.
Ben bu işi unutmuştum bile.
Ama hâdiseler öyle gelişti ki, biz o kızla evlendik.
Çok da mutlu olduk.
Dediği olmuştu mübâreğin.
Nûr içinde yatsın.
Cenâb-ı Hak şefâatine kavuştursun...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.