Aşçının kalp gözü açıktı!..

A -
A +
 
Kabr-i şerîfi Manisa-Kırkağaç'ta bulunan Hak dostlarından Sarı Hoca, dergâhında talebe okutur ve her ihtiyaçlarını karşılardı.
Bir de aşçısı vardı.
Osman Dede.
Kalp gözü açıktı. Bir gün Sarı Hoca, talebesiyle sohbet ederken Osman Dede tefekküre daldı.
Kendi kendine;
“Şu anda İslâm askeri küffârla cihad ediyor. Keşke ben de onlarla gitseydim. Hem cihad sevâbı kazanır, hem de bir esir yakalardım. Yaşım ilerledi. Yoruluyorum. O esiri getirir, yanımda çalıştırırdım" diyordu.
O böyle düşünürken, birden harp meydanında buldu kendini. Savaşın tam ortasında.
Bir “kılıç” geçirdi eline.
Daldı düşmanın içine...
Ve bir “esir” yakaladı. Ancak bu esir, güçlü ve kuvvetli biriydi. Onun elinden kurtulmak için çırpınıyor, Osman Dede’yse bırakmamak için uğraşıyordu.
Ve bir “ses”le ayıldı.
Zîra Sarı Hoca ona;
“Sıkı tut, sakın bırakma!” diye seslenmişti.
Bu sesle uyandı. Ve dergâhta, hocasının sohbetinde buldu kendini. Sarı Hoca, ona bakıp;
“Osman Dede üzülme. O esiri bir başka asker tuttu. Yakında getirecek. Onu sana yardımcı veririz. Çünkü sen yaşlandın artık. Çok yoruluyorsun” buyurdu.
Osman Dede kalktı.
Öptü hocasının elini.
Ona olan “sevgi ve ihlâsı” bir kat daha artmıştı bu vesîleyle...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.