"Gözlerimiz ağlar, kalbimiz sızlar!"

A -
A +
Efendimizin, Hazret-i Mâriye'den İbrâhim adında bir oğlu dünyâya geldi.
Ve bir sütanneye verildi.
Bir gün oğlunu görmeye gitti.
Ama çocuk ağır hastaydı.
Hattâ ölmek üzereydi.
Onu kucağına aldı.
Ve bağrına bastı.
Saçlarını okşadı.
Sevdi, öptü, vefât edince de;
"Yâ İbrâhim! Ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor! Fakat Rabbimizi gücendirecek bir söz söylemeyiz" buyurdu.
Mübârek gözleri doldu.
Damla damla yaş aktı.
Abdurrahmân bin Avf;
“Yâ Resûlallah! Siz de mi ağlıyorsunuz?" dedi.
Resûl aleyhisselâm:
"Ben sizi ağlamaktan menetmem. Çünkü o, insanın irâdesinde değildir. Ama sesli ağlamaktan ve feryât etmekten menederim!" buyurdu.
Daha sonra kalktı.
Namazını kıldırdı.
Ve kabrine defnetti.
Kabrinin üzerine su döktü.
Baş tarafına büyükçe bir taş koydu.
Bu ikisi Efendimizin sünnetidir.
O gün güneş tutuldu.
Bâzıları bunu, Efendimizin oğlu İbrâhim'in ölümüne yordular.
Ama Efendimiz:
"Ay ve güneş, Allahın âyetlerinden ikisidir. Kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar" buyurdular.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.