"Nasıl ağlamayayım?"

A -
A +
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), halîfeyken her gece şehri dolaşır, bir derdi sıkıntısı olan var mı diye araştırırdı. Varsa, sıkıntısını giderirdi. Üstelik de hep ağlardı! "Niçin ağlarsınız?" derlerdi. O, derin bir “Âh” çekip; “Nasıl ağlamayayım, bir koyun Fırat Nehri'ne girip boğulsa, yârın benden sorulur" buyururdu. Bir gün de, yolda gidiyordu. Hazret-i Huzeyfe'ye rastladı. Ve Ona sordu ki: “Yâ Huzeyfe, Efendimiz sana, münâfıkları bildirdi değil mi?" "Evet, bildirdi." "Sana bir şey sormak istiyorum.Ama bana doğru söyleyeceksin.Onların içinde ben var mıyım?" Hazret-i Huzeyfe şaşırdı! Ancak Halîfe ciddiydi: "Söyle yâ Huzeyfe, haydi söyle.Onların içinde, ben var mıyım?” "Yoksun yâ Ömer!" dedi. "Doğru mu söylüyorsun?" "Vallâhi doğru söylüyorum. Bu cevâbı aldı ve rahatladı. Vefâtından bir sene geçmişti. Bir sahâbî, Onu rüyâda gördü. Ve kendisine dedi ki: “Sizi bitkin gördüm yâ Ömer!" "Evet, çok bitkinim.” "Neden yâ Ömer?" "Ben öleli ne kadar oldu?" "Bir sene oldu" deyince; "Öldüğüm günden şu âna kadar, hep hesap veriyordum. İnce ince sordular. Rabbimin rahmeti yetişmeseydi kurtulamayacaktım" buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.