"Cansız heykeller aslâ ilâh olamaz!.."

A -
A +
Mus'ab bin Umeyr (radıyallahü anh), insan güzeli bir gençti. Mekke'nin en kibar delikanlısıydı. Tahsilli ve kıvrak zekâlıydı. Üstün fesâhata belâgata sâhipti. Zengin bir ailenin çocuğuydu. Ailesinin gözü onun üzerindeydi. Ama mutsuzdu, sıkılıyordu. Boşlukta gibiydi. Çok şey mânâsız geliyordu ona. Meselâ şu cansız putlara (tanrı) diye tapmayı kabul edemiyordu bir türlü. "Hayır! Cansız heykeller aslâ ilâh olamaz" diyordu. O bunları düşünürken Efendimiz aleyhisselâm gizli gizli İslâm’ı anlatıyordu. Erkam'ın evinde. Mus'ab, o sokaktan geçerken bâzı gençlerin bir eve girdiklerini gördü. Hâliyle merak etti. Kendi de gayriihtiyârî girdi içeri. Ve çöktü bir yere. Nefes almadan dinledi. Dinledikçe hoşuna gitti. Aradığını bulmuştu. Kendi kendine; "Ne güzel sözler. İşte ben bunu arıyordum" dedi. Bütün "acabâ"larına cevap bulmuştu nihâyet. Şehâdeti getirdi. Ve İslâm’a girdi. O, şimdi daha bir güzeldi. "Zâhirî" güzelliğine, "bâtınî" güzellik de eklenmişti...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.