Çok merak etmiştim bu zâtı!..

A -
A +
Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin talebesi Tâhir Efendi şöyle anlatıyor:
Ben Kerkük'te tahsil görmüştüm.
Arabî ve fârisîyi iyi öğrenmiştim.
İlim meclislerinde söz sâhibiydim.
Bir gün yanıma bir dostum geldi.
“Ben büyük bir âlim tanıdım” dedi.
Sordum hemen:
“Kimmiş bu âlim?”
“Abdülhakîm Arvâsî” dedi.
Ve fazîletlerinden bahsetti.
“Onunla görüşebilir miyim?” dedim.
“Elbette” dedi ve ertesi gün götürdü beni o zâtın dergâhına.
Yolda, kalbimden;
“Ben de âlimim, ne kadar bilgili oluğumu o da bilmeli” diyordum.
Nihâyet huzûruna vardık.
Nûrlu ve heybetli bir zâttı.
Yanındaki sandalyeye oturdum.
Biz içeri girdiğimizde, bir şeyler anlatıyor, inci gibi ilim hikmet saçılıyordu dilinden.
Hiç duymadığım şeylerdi.
Yanında oturmaya hayâ ettim.
Zîra kendimi onun yanında çok (câhil) hissettim.
Ve yavaşca yere indim.
Sonra daha geriledim.
Sonra biraz daha.
Derken dış kapının yanına iliştim.
Orada rahat ettim ancak.
Buraya gelirken (bir şey) zannediyordum kendimi.
Meğer ne kadar (câhil) mişim.
Hattâ bir (hiç) mişim!..
Onun yanında anladım...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.