İstediğimiz bu mu?

A -
A +

Cam kubbelerin altında yapay güneş, suya benzeyen renksiz sıvılar ile beslenen, gramı, kilosu, rengi, ölçüsü belirlenmiş domatesler, biberler, patlıcanlar, maydanozlar, patatesler, toplama kamplarındaki esirler gibi nerede ise saatle beslenen kuzular, balıklar, tavuklar, sığırlar ve bilgisayar başında bu ürünlerden sözüm ona yeni lezzetler bulan ve önemli iş yaptığını sanan aşçı modelleri, süslü tabaklarda ışıltılı mekanlarda sunulan yapay ve sanal yemekler. Ve bunları çok özel olarak görüp tüketen zavallı bizler.
Bunlar, birtakım allame geçinen insan müsveddelerinin yavaş yavaş kabul ettirdiği yeni beslenme trendinin ilk adımları. Adı kimi zaman füzyon kimi zaman moleküler mutfak, yapılanlar aslında yeni satış stratejilerinin ilk adımları; bunları kabul etmediğiniz zaman çağ dışı olmakla suçlanıyorsunuz. Birileri yeni dünyanın satın alması için daha çok ve kolay üretiyor, daha sonra bunları popülist yaklaşımlar ile sağlıklı düşünmeden yoksun akıl fakirleri aracılığı ile daha sağlıklı, daha hijyenik, daha yenilikçi mutfak akımları adları ile pazarlıyorlar. Aynı günümüz bilimi mevcut birçok hastalığa çare üretebilir durumda iken bilinen çözümlerin saklanması gibi yani.
Adamlar haklı, insanlar iyileşirse o ilaçları kime satacaklar, dünya devi ilaç firmaları nereden para kazanacaklar? Aynı silah tüccarları gibi önce savaş çıkaracaksın ki silah satılsın. Çevremizdeki her anlamda yok edişin en acımasızı sanırım mutfakta gerçekleşiyor. Son elli yıldır OBEZİTE ile karşı karşıya bırakılan toplumlarda şimdi de OBEZİTE ile mücadele adına başka pazarlar oluşturuluyor. Neden görmemek için direniyorsunuz? Hatırlayın yıllarca yumurta, tereyağı yasaklanmadı mı?  Esmer ekmek köylü ekmeği değil miydi? “MARGARİN, MISIR YAĞI, KANOLA YAĞI, ÇİÇEK yağına alıştırılmadınız mı? Ne oldu efendim yanlış olmuş haftada üç kere yumurta tüketin. Sakın MARGARİN TÜKETMEYİN, MISIR YAĞI, KANOLA ve diğerlerini tüketmeyin.” Bunlar yeni buluşlar mı; zeytinyağını, tereyağını yeni mi keşfediyoruz.
Bakın bütün bu yanlışlıkların sorumlusu biziz. Biz istiyoruz birileri yapıyor, birileri de kullanılıyor. Bu vurdumduymazlıktan çıkmalıyız, bu kadar teslimiyetçi düşünce içinde, akıldan uzak davranmamalıyız. Sormalıyız, bu kendi hayatımız ve sevdiklerimizin hayatı için gerekli. Yoksa ben rüya mı görüyorum, balıklar ağları dolduruyor, kuzular koyunlar büyük otlaklarda, meralarda yayılıyor, tavuklar bahçelerde yemliyor, mis gibi domates kokusu burnumuzda, annenizin yaptığı tarhana çorbasının kokusu sokağın başından burnunuza geliyor.
Bütün bu saçmalığın bizdeki cevabı ne artık; “Gelişiyoruz, bunlar gelişmenin, medenileşmenin bedeli.” Yıllar önce büyük üstat ne demişti hatırlayın: “MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR” şimdi tabii hayatı boğuyor.

İstediğimiz bu mu?İstediğimiz bu mu?

İstediğimiz bu mu?

İstediğimiz bu mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.