‘Mutlaka görülmeli’ bitti artık ‘mutlaka yaşanmalı’

A -
A +

Son yıllarda küresel alanda yoğun rekabetin yaşandığı pazarlarda başarı elde etme şansı, artık devletlerin yanı sıra bölgelerin ve şehirlerin insanlarda oluşturduğu algıya bağlı. “Gastronomi Turizmi” kavramının öneminin artmasıyla beraber turizm; “MUTLAKA GÖRÜLMELİ” algısından “MUTLAKA YAŞANMALI” düşüncesine dönüştü. Böylelikle destinasyon seçimlerinde, yerel halk ve farklı kültürlere olan ilgi artmaya başladı. Yeni algı ile beraber, somut kültürel mirasın yanı sıra somut olmayan kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aynı şekilde aktarılması gerçeğinin de önemi arttı. Hepimizin bildiği gibi gastronomi; kültür ve yemek arasındaki ilişkiyi her anlamda inceleyen bir disiplin. Bu çerçevede gelişmiş gastronomi ve yeterli sayıda geleneksel restoran, geleneksel mutfakta kullanılan ürün ve malzeme çeşitliliği, geleneksel pişirme teknikleri, yerel bilgi, gastronomi festivalleri, ödüller ve yarışmalara ev sahipliği, gastronomi şehri iddiası taşımanın artık ön şartları.
Anadolu aslında çok bildik gibi düşünülse de gastronomi alanında hâlâ gizemini koruyor. Anadolu, bütün bilinen ve bilinmeyenleriyle keşfedilmeyi bekleyen bir coğrafya. Yaklaşık bin yıllık bir Anadolu serüvenimiz olmasına rağmen göremediğimiz, tanıyamadığımız binlerce lezzetin bugünkü şanslı sahipleriyiz. Ve kim ne derse desin, Anadolu halk mutfakları geçici bir moda değil kesinlikle kalıcı bir çekim merkezi. Şehirlerin markalaşmasında gastronomi değerlerinin etkisi gün geçtikçe artıyor. Turistler günümüzde artık yalnızca deniz-kum-güneş üçlüsünün oluşturduğu tatil yerine, çoğalan alternatif fırsatlarla bir şehrin yöresel tatlarını deneyimlemek için de farklı turistik destinasyonları tercih etmekte. Peki bütün bu gerçekler ve zengin Anadolu coğrafyasında gastronomi şehri olma adına kabul gören kaç şehrimiz var? Korkarım an itibari ile sadece bir tane GAZİANTEP, peki neden? İşte bu sorunun cevabı Kültür ve Turizm Bakanlığı, Valiler ve Belediye Başkanlarında saklı. Bu coğrafya üzerinde en az Gaziantep kadar GASTRONOMİ iddiası taşıyabilecek potansiyel şehirler var. KASTAMONU, KONYA, MALATYA, ANTAKYA, AFYON, MUĞLA, BALIKESİR, DİYARBAKIR, TOKAT, BURSA, GİRESUN. İnanın bu on iki şehir, mutfak adına zenginlikler ve sürprizlerle dolu. Yapılması gereken çok basit. Bu ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlığı, şehirlerin Vali, Belediye Başkanları ve Ticaret Odası Başkanları artık bu gerçeğin farkına varacaklar ve gereğini yapacaklar. İnanın hepsi bu. Tabii kendilerine sorsanız onlar farkındalar ama farkında olamadıkları şey gereğini yapmak. Peki çok mu zor, şüphesiz değil ama zor olan bu düşünceyi hayata geçirecek iradeye sahip yöneticileri bulmak. İşte bir örnek, üstelik de bir anma. Nerede METİN GÜRDERE (Anavatan Partisi Devlet Eski Bakanı) gibi tutuğunu koparan, şehrini ayağa kaldıran siyasetçiler ve ruhun şad olsun RECEP YAZICIOĞLU dönemin siyasetçilerinden aldığı güçle ve elbette vizyonu ile Almus Gölü’nde su kayağı, 1985 yılında Tokat’a dört yıldızlı otel, tarihî anıtlar için kitaplar, turizm personeli yetiştirmek için kurslar açan VALİ. Ne kadar olmuş o vizyondan bugüne koskocaman otuz yıl. Bakıyorum ne olmuş o günden bugüne, ne değişmiş olumlu yönde? Korkarım TOKAT hep kaybetmiş. Tokat’ın çevresindeki illere bir bakın. Amasya turizmde Tokat’ı ona, Sivas yirmiye katlamış. Tokat, Amasya ve Sivas’ın tam ortasında. Sizce ne olmuş?

‘Mutlaka görülmeli’ bitti artık ‘mutlaka yaşanmalı’‘Mutlaka görülmeli’ bitti artık ‘mutlaka yaşanmalı’

‘Mutlaka görülmeli’ bitti artık ‘mutlaka yaşanmalı’

‘Mutlaka görülmeli’ bitti artık ‘mutlaka yaşanmalı’

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.