Aşçılığın tarihi Doğu’dan başlar

A -
A +

Türkiye, İslam ülkelerine ait mutfakları dünyaya tanıtmak gibi bir misyonu üstlenmelidir. Helal gıda hareketi ile sağlıklı beslenmenin gastronomi alanında vadettiği bilinirliğin altını çizmek değerlidir

Yemek ve mutfak kültürlerine baktığımızda sosyo-kültürel özelliklerin oldukça etkili olduğunu görürüz. Özellikle dinî inanışların mutfak kültürünü oluşturmada etkileri yadsınamayacak kadar belirleyicidir. Çünkü dinî inanışlar, yiyecekler, pişirme yöntemleri ve hatta mutfak kültürü içerisinde yer alan sofra görgü kurallarını da etkilemektedir. Bu açıdan mutfak kültürünü incelediğimizde öncellikle karşımıza “helal” ve “haram” kavramları çıkar.
İslamiyet oluşturduğu örf ve âdetlerin uygulanışı sırasında kullanılan yiyecek-içecekler ile gelenekselleşen tarifler oluşturmuştur. Doğumda, ölümde, aşure zamanlarında, Ramazan ve Kurban Bayramlarında, kandillerde, iftar ve sahurda, hacca gidildiğinde ve dönüldüğünde hazırlanan yiyecekler ile İslam mutfak kültürünün alt başlıklarını oluştururlar.
Peki, İslam mutfağı ne demek? Biraz gerilere doğru gidelim ve yazılı kaynaklara göz atalım. Yazılı kaynaklar malzeme, hijyen ve yazılı reçeteleri Orta Çağ İslam mutfağının en önemli üç kriteri olarak gösteriyor. Yani bugün günümüz mutfağında kabul gören eğilim. O hâlde mutfak tarihinin ilk kodları ve şifreleri İslam mutfağı ile ilişkilendirilebilir mi?

İLK YEMEK KİTABI BAĞDAT’TAN
Lilia Zaouali’nin “Orta Çağ’da İslam Mutfağı” kitabında da “Dünya aşçılık tarihi, ilk olarak Orta Doğu’da yazılmaya başlamıştır” iddiasını açıkça görmemiz mümkün. Sekizinci yüzyıldan itibaren ilk Arapça yemek kitapları Bağdat’ta derlenmiş olup uygulamalar Halep, Kahire, Endülüs gibi Orta Çağ İslam dünyasının büyük şehirlerine yayılmıştır. 10. yüzyılda kozmopolit bir şehir olan Bağdat, Arap, Pers, Yunan, Hint, Türk Hatta Çin ve Afrika kültürlerinin de kesişme noktası olmuş, doğal olarak mutfak sanatlarının da kesiştiği bir merkez olma özelliği kazanmıştır.

TÜRKİYE’YE GÖREV DÜŞÜYOR
Benzerlikleriyle, farklılıklarıyla, pişirme yöntemlerine ve kullanılan malzemelere kadar İslam ülkeleri mutfak kültürü yayılmış geniş bir coğrafyanın ürünleridir. Dünya mutfaklarını tanımanın yanı sıra İslam ülkelerinin mutfaklarının farkında olmak da oldukça önemli… Bu vesile ile İslam medeniyeti çerçevesinde şekillenmiş mutfaklara uluslararası bağlamda dikkat çekmek, araştırmak, tanıtmak ve arşivlemek gibi bir misyonu ülkemizin üstlenmesi önemli bir ayrıcalık olacaktır. Türkiye olarak İslam ülkelerinin mutfaklarına sahip çıkma ve geleneksel olanı modern yaşama taşıma görevinin sadece dinî duygulara seslenen bir yaklaşım olarak görülmesi çok sığ bir düşüncedir.
Böylesi bir misyon:
- Dünya üzerindeki Müslüman nüfus çerçevesinde düşünüldüğünde büyük bir pazarı da kontrol altına almak,
- Ulusal ve uluslararası platformlarda saygın, kamuoyunu etkileyen, İslam ülkeleri genelinde mutfakta sınırlarını kaldıran, destekleyen sürdürülebilir bir çalışma anlamı taşır.
- 7. yüzyılda (610) ortaya çıkan ve o zamandan bu yana gelişmiş ve zenginleşmiş İslam mutfak kültürlerinin tanınırlığını ve bilinirliğini artırma anlamında ciddi bir yaklaşım demektir.
- İslam ülkelerinde geleneksel yöntemlerle üretilen mutfak ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazara taşınmasında önemli bir aracı olmak demektir.  
Bakın İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) üye olan 57 ülke var; Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bang- ladeş, Benin, B. Arap Emîrlikleri, Brunei, Burkina-Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine,  Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün, Yemen... İşte bu müthiş pazar üzerinde uzunca düşünmek gerekir.
Buradan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’nin özellikle ilgisine sunmak isterim: Dünyada gastronomi alanındaki güçlenen gelişmeler çerçevesinde Türkiye, İslam ülkelerine ait mutfakları dünya gündemine taşıyarak önemli bir misyon üstlenebilir ve üstlenmelidir. Unutulmamalıdır ki İslam ülkelerinde emek ve yemek arasındaki ilişki karın doyurmaktan çok öte sonuçlar içeren kültürel bir bakış açısını da beraberinde getiriyor. Tüm dünyada artan ilgi sebebiyle, İslam ülkelerine ait helal gıda hareketi ile sağlıklı beslenmenin gastronomi alanında vadettiği bilinirliğin altını çizmek değerlidir. Yapılması gereken farkında olmak ve adım atmaktır.

RESMİN BÜYÜK HALİ İÇİN GÖRSELE TIKLAYIN

Aşçılığın tarihi Doğu’dan başlar

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.