ETIN KRALI CÜNEYT ASAN

A -
A +

Başarı basamaklarını büyük emeklerle tırmanan ve geldiği noktayı “EMEĞİN HAKKA DÖNÜŞMESİ” olarak gören Cüneyt Asan, Türkiye’nin dünyaya uzanan markası oldu.

Bostancı KASAPLAR Çarşısı’nda başlıyor hikâye ve bugün Türkiye’nin ET konusundaki en iddialı ismi. İçinde olduğu büyük markadan bahsedeceğim bugün.
Bu hikâyenin kahramanı olan Cüneyt ASAN: dostum, arkadaşım, kardeşim.
Onun hikâyesini ondan çok dinledim. Bir çocuğun çekmemesi gereken acıları çekmiş. On yaşındayken çalışmaya karar vermiş “BABAM GİBİ KAPICI OLMAYACAĞIM” diyerek başka bir hayatı hedeflemiş. Yanlış anlaşılmasın o babasının kapıcı olmasından utanmak bir yana onunla gurur duyuyor; babasını ve özellikle annesini dilinden düşürmüyor, çünkü babası omurgalı, ekmeğini alın teri ile kazanmış, çocuklarını yetiştirmeye çalışmış adam gibi adam. Annesinin el lezzeti her an dilinde. Ona göre annesi Anadolu kadınlarının yokluğu nasıl var hâline getirdiğine örnek.
Durumları iyi olmadığı için küçüklüğünde hiç arabayla yolculuk yapmamış, çok canı istemesine rağmen okul kantinine hiç gitmemiş, ilk kolasını ilkokulda kasap dükkânından aldığı bahşişlerle almış ve tabii ki arkadaşlarına ısmarlamış. Muhteşem bir duygu olduğunu anlatırken gözlerindeki hüznü; ama aynı zamanda başarının ışığını yakalıyorsunuz. Kasap dükkânında, parkta yatıp ev ekonomisine katkı vermeye başlamış. Kısa bir cümlede anlattığım bu hayat yaklaşık on yıl sürmüş. Tüm bu yaşananlar vazgeçmeye zorlasa da hiçbir zaman pes etmemiş. Bostancılar Çarşısı’ndaki BAHAR KASAP ile başlayan yolculuk bugün birçok ülkede ve ülkemizde onlarca şubesi olan, aynı zamanda Türkiye’nin yiyecek ve içecek sektöründeki devi Doğuş D-ream ile ortaklık sürdüren bir başarı hikâyesine dönüşmüş.

‘YOKSULLUK BAŞARI SEBEBİM OLDU’
Cüneyt ASAN bu hikâyeyi EMEĞİN HAKKA DÖNÜŞMESİ olarak görüyor. Bugün her fırsatta gezerek hikâyesini paylaşıyor ve yaşadıklarını şu cümle ile özetliyor: Yoksulluğum benim başarı sebebim oldu. Annemi ve babamı örnek aldım. Çok çalıştım, hiç vazgeçmedim ve başarıya yürüdüm… Aslında Cüneyt ASAN kişisel bir başarı öyküsü değil aynı zamanda KASAPLIK mesleği için bir kırılma noktası olmuştur. Bundan yirmi sene önce KASAPLIK çok da saygı görmeyen bir imaj iken bugün artık bu meslek çok farklı bir yerde. Günümüzün fenomen olan kasapları bugün sahip oldukları STEAKHOUSE işletmeleri ile ülkemizin hatta dünyanın en popüler isimleri ve bu isimlerin nerede ise yüzde doksan dokuzu Cüneyt ASAN öğrencileri.
Evet meslektaşlarının verdiği isim ile USTA artık İzmir’de.

İLK ADRES İSTANBUL
GÜNAYDIN markasını kurmak hiç de kolay olmamış. Başlangıçta ellerinde sadece hayalleri varmış. Kasap olarak sıra dışı bir örnek olarak her şey yolundayken sıçrama zamanı geldiğinde gerekli adım atılmış. İSTANBUL İSTİNYE PARK bu sıçrayışın ilk adresidir. Cüneyt ASAN ve ortağı Nimet YALÇIN zorluklar yaşarlar ama asla pes etmezler; GÜNAYDIN markası için gerçek bir savaşçı gibi savaşırlar. Bu savaş bence aynı zamanda tüm kasapların da savaşıdır.  
Cüneyt ASAN son olarak “Bana imkânsızlıktan bahsetmeyin. Siz başarı için hazır mısınız? Bana onu söyleyin. Gösterin, kendinize inanın, kendinizle barışın. Dönüm noktaları aramayın, dönüşümü siz kendiniz oluşturabilirsiniz” diyor. Bu şahane dileklerin İzmir yolculuğunda sevgili Cüneyt ASAN kardeşime başarılar getirmesini dilerim. Allah gönlüne göre versin.

Köfte, döner, kebap
Kurusu, anne işi, ızgarası, İzmir’den gelen fırınlanmışı, tepside salçalısı, maydanozlusu, patateslisi, şişi, pidelisi, İnegöl’ü, Tekirdağ’ı... Köfte, bu toprakların en çok tüketilen, en çok sevilen yiyeceklerin başında geliyor hiç kuşkusuz. İyi bir köfte için tarif basit aslında. Dana döş ve koldan aldığınız etleri karıştıracaksınız. Yağ oranı yüzde 25 olmalı. Bu lezzet ve aroma için şart. Kuzu aroması sevenler bu karışımı yüzde 70 dana, yüzde 30 kuzu olarak uygulayabilir. Yenibahar, kimyon, tuz, karabiber, soğan, acı seviliyorsa pul biber koyun. Hepsini kullanmak zorunda değilsiniz, sevmediğiniz baharatları kullanmayın. Sonuçta her şey sizin damağınızın tadıyla başlıyor...

İyi kebabın sırları
Kebap denince sizin de ağzınızın suyu akmaya başlıyor mu? Kaliteli etin güzelce işlendikten sonra ateşle buluşması, sizi de acıktırıyor mu? Yalnız değilsiniz. İyi kebap yapmanın ilk adımı, eti zırhla çekmeyle atılır. Etin aromasını, lezzetini, suyunu, en önemlisi de ruhunu koruması, içinde tutabilmesi için zırhta çekilmesi şart. Makinede çekilirse kebap değil köfte olur zira. Kuzu eti tercih edilmeli. Erkek veya dişi fark etmiyor. Kıvırcık kuzu olmalı; en makbulü Trakya veya Balıkesir kıvırcığı. Kuzu değilse koçtan da kebap yapılabilir. Yüzde 70 et, kalanı kuzunun kendi yağından oluşmalı. Kuzu yağsız ise, onun kuyruk yağı kullanılmalı. Adana yapılacaksa, zırhta çekilmiş kıymaya tuz ve kırmızı toz biber konulur. Azami ölçüde yassı olarak şişe saplanır. Antep usulünde bıçak kıymasına maydanoz, dolmalık biber, al biber, pul biber, tuz eklenir. Şişe genellikle yuvarlak olarak saplanır. Çünkü böyle yapıldığında et kalın durur, tüm suyu ve aromasını içinde tutar. Urfa kebabında (sade kebap da denir) bıçak kıymasına sadece tuz eklenir. Ateşinde her zaman meşe kömürü tercih edilmeli. Kebaplar, sumaklı soğan ve bol yeşillikle sunulmalı. Lavaşa sarılıp elle yenmeli.

RESMİN BÜYÜK HALİ İÇİN GÖRSELE TIKLAYIN

ETIN KRALI CÜNEYT ASAN

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.