"Bu büyük serveti nasıl kazandın?"

A -
A +
Abdurrahmân bin Avf hazretleri, Allah yolunda malını dağıtmaktan zevk alırdı. Eshâb-ı kirâmın en zenginlerinden olduğu hâlde, mala karşı en ufak bir sevgisi yoktu.
 
 
Abdurrahmân bin Avf hazretleri, Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Bütün muhârebelerde bulundu. Bedir Savaşında büyük kahramanlıklar gösterdi. Uhud Savaşında da yirmi yerinden yaralandı. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'de kendisini Saîd bin Rebii hazretleri ile "kardeş" yaptı. Kardeşi, servetine onu da ortak yapmak istediğinde;
- Aziz kardeşim, Allah sana ve çoluk çocuğuna bereket ihsân etsin, malını çoğaltsın! Sen bana çarşının yolunu göster, ben orada ticâret yapar ihtiyaçlarımı karşılarım, dedi.
Bu sözü Peygamber Efendimize bildirilince, çok sevindi. Kendisine hayır duâ etti. Bu duâdan sonra yaptığı ticâret sebebiyle kısa zamanda çok zengin oldu.
Abdurrahmân bin Avf hazretlerine sordular:
- Bu büyük serveti nasıl kazandın?
Onlara şu cevabı verdi:
- Çok az kâra razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim...
Bu mübarek zat, kazandığını Allah yolunda harcardı. Peygamber Efendimizden, "Abdurrahmân bin Avf, Cennete dizüstü girer" müjdesini alınca, malının tamamını dağıttı.
Tebük Harbi dönüşünde, Peygamber Efendimiz gecikince, namaz geçmesin diye, Abdurrahmân bin Avf hazretleri imâm yapıldı. İkinci rekâtte iken Resûlullah yetişip kendisine uydu. Namazdan sonra;
-Bir peygamber sâlih bir kimsenin arkasında namaz kılmadıkça ruhu kabzolmaz, buyurdu.
             ***
Abdurrahmân bin Avf hazretleri, Allah yolunda malını dağıtmaktan zevk alırdı. Eshâb-ı kirâmın en zenginlerinden olduğu hâlde, mala karşı en ufak bir sevgisi yoktu. Her zaman âhireti dünyaya tercih ederdi. En büyük arzusu, dinin emirlerine eksiksiz uyabilmekti... Bir gün bir yerde yemek ikrâm edilmişti. O gün de kendisi oruçlu idi. Tam iftâr edeceği zaman, bir hâtırasını anlatması istendi. Hemen anlatmaya başladı;
-Mus'ab bin Ümeyr şehit olduğunda, onu bir kumaş parçası ile kefenledik. Başını örttüğümüz zaman, ayakları açık kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman başı açık kalıyordu... Sonra hazret-i Hamza şehîd oldu. Onu da zor şartlar altında defnettik. Onlar benden çok hayırlı oldukları hâlde, dünyayı bırakıp gittiler. Sonra bize dünya kapısı açıldı. Türlü türlü nimetlere kavuştuk. Bunların hesabını nasıl vereceğiz, deyip gözyaşı döktü...
Oruçlu olduğunu unutup, iftâr yemeğini bile yemedi. Zaten o günleri hatırlayınca yemek yiyecek hâli de kalmamıştı.
Abdurrahmân bin Avf hazretleri, Resûlullahın âhireti teşrîfinden sonra, kendisi için dünyanın hiçbir kıymeti kalmadığını söyler ve hep ağlardı. Allahü teala şefaatlerine nail eylesin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.