"İçimde, hiç kimseye kötülük beslemem!.."

A -
A +
Abdullah bin Selâm buyurdu ki: "Ben zayıf bir kimseydim. En kuvvetli ümidim, kalp selâmeti yani kimseye karşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir."
 
Abdullah bin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan olup, Ensar'ın büyüklerindendir. Medine'deki Yahudi Benî Kaynuka kabilesinin âlimlerinden idi. İslamiyetle şereflenince, kendini tamamen dine verdi. Resûlullahı (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gölge gibi takip etmeye başladı. Peygamber efendimiz onun hakkında buyurdu ki:
- Cennetlik birini görmek isteyen, Abdullah bin Selâm'a baksın!
Bir gün Resûlullahın huzuruna gelip gördüğü rüyayı şöyle anlattı:
- Yâ Resûlallah, rüyamda kendimi bir bahçede gördüm. Bahçenin içinde demirden bir direk vardı. Direğin bir ucu yerde, bir ucu gökte idi. Yukarısında bir kulp, bir çember vardı. Bana "Haydi bu direğe çık!" denildi. Ben de "Gücüm yetmez" dedim. Bunun üzerine yanıma birisi gelerek, sırtımdaki elbiseyi çıkardı. Böylece rahatça direğin tepesine çıktım. Kulpundan tuttum. "İyi tut, bırakma!" diye de tembih edildi. Böylece direğin kulpu elimde olduğu hâlde uyandım...
Peygamber efendimiz rüyasını şöyle tabir buyurdular:
- Gördüğün bahçe İslâm dinidir. Direk de İslâm dininin direği, tevhîdidir. O kulp da sağlam olan îmândır. Sen ölünceye kadar İslâm dini üzere yaşayacaksın!
Başka bir zaman da Peygamber efendimiz, Eshâbı ile sohbet ederken;
- Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden biridir, buyurdu.
Eshâb-ı kirâm merakla kimin gireceğini beklerken, Abdullah bin Selâm'ın girdiğini gördüler. Daha sonra bu müjdeli haberi kendisine bildirerek sordular:
- Yâ Abdullah, bu dereceye hangi amel ile ulaştın?
- Ben zayıf bir kimseydim. En kuvvetli ümidim, kalp selâmeti yani kimseye karşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir. Bundan başka beni kurtaracağından ümitli olduğum bir amelimi bilmiyorum.
Abdullah bin Selâm hazretleri nefsini kötü huylardan ve isteklerden tamamen temizleyip terbiye etmişti. Kendisi zengin olduğu hâlde, bazen Medîne çarşısında sırtında yük taşıdığı görülürdü... Bir gün yine onu bu hâlde görenler dediler ki:
- Senin çocukların, hizmetçilerin var. Bu işleri niçin onlara gördürmüyorsun?
- Evet bu işleri görecek kimselerim vardır. Fakat ben nefsimi denemek istiyorum. Böyle işler nefsime ağır geliyor mu, gelmiyor mu? Maksadım bunu anlamaktır. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfinde, "Kalbinde hardal tanesi kadar kibir, büyüklenme bulunan kimse, Cennete giremeyecektir" buyurdu. Başka bir hadîs-i şerîfte de, "Meyve veya herhangi bir şeyi kendi eliyle evine götüren, kibirden uzaklaşmıştır" buyurulmuştur. İşte bunun için yükümü kendim taşıyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.