Şükretme nimetine de şükretmek lazımdır!..

A -
A +
Şükrün ilmi, nimeti Allahü teâlâdan bilmektir. Nimet umumi olunca, insanlar bunları görmez ve nimetin kıymetini bilmezler. Ancak kıymetini, o nimete kavuşmayan bilir.     Allahü teâlâya şükretmek, O'nun dînini kabul etmek ve dîninin ahkâmını yapmak demektir... Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki: (Îmân ederseniz ve şükrederseniz neden size azap edeyim?) Hadîs-i şerîfte de şöyle buyuruldu: (Allah bir kula büyük veya küçük bir nimet verince "Allaha hamdolsun" derse, ona verdiğinden daha fazîletlisini verir.) Şükrün ilmi, nimeti Allahü teâlâdan bilmektir. Nimet umumi olunca, insanlar bunları görmez ve nimetin kıymetini bilmezler. Ancak kıymetini, o nimete kavuşmayan bilir. Gençliğin kıymetini yaşlanmış olanlar, sıhhatin kıymetini hastalar, âfiyetin, rahatın kıymetini, belâya uğrayanlar bilir... Din büyükleri buyuruyor ki: "Allahü teâlânın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu bakımdan nimete şükretmek kolay değildir. O hâlde şükretmek büyük nimet olmaktadır. Şükretme nimetine de şükretmek lazımdır..."         *** Benî İsrâil'de bir âbid vardı. Allahü teâlâya beş yüz yıl ibâdet etmiş idi. Küçük bir adanın üstünde bulunurdu. Adanın denize yakın kısmında, bu âbid için tatlı su çıkıp akardı. Allahü teâlâ bu pınarın yanında bir de nar ağacı yaratmıştı. Bu ağaçta her gün bir nar yetişirdi. Âbid her akşam, o pınardan su alır ve o bir narı koparır ve orucunu açardı. Namaz kıldığı zaman duâsı "Yâ Rabbî, öldüğüm zaman, rûhumu secdede iken al" idi. Duâsı kabul oldu ve secdede iken vefat etti... Allahü teâlâ kıyâmette onu diriltir ve "Kulumu, fadlım, ihsânımla Cennete götürün" buyurur. Fakat âbid "Ben ihsânla değil, amelimle Cennete girmek isterim" der. Allahü teâlâ, "Ey meleklerim, kulumu, üzerindeki nimetlerimle beraber hesâba çekiniz, onun yaptığı taat beş yüz yıllıktır" buyurur. Melekler, hesap ederler. Ölçerler ve yalnız göz nimetini, beş yüz yıllık ibâdetten fazla bulurlar. Allahü teala "Ey kulum, Cehenneme git!" buyurur. Melekler onu Cehennem tarafına sürüklerler. O zaman, "Yâ Rabbî, beni kendi fadlın, ihsânın ile Cennetine al" der. Allahü teâlâ buyurur ki: "Ey kulum, seni yoktan kim yarattı?" "Sen yarattın, yâ Rabbî." "Benim bu yaratmam senin tarafından mı, benim ihsânımla, rahmetimle mi oldu?" "Senin rahmetinle oldu yâ Rabbî." "Karalardan çok uzak adada, tatlı su yarattım. Senede bir defa meyve veren nar ağacından, her gün bir nar bitirdim. Sonra rûhunu secdede almamı istedin, öyle yaptım. Bütün bunları senin için kim yaptı?" "Hepsini sen yarattın yâ Rabbî." Bu cevaptan sonra Allahü teala ona şöyle buyurur: "Şimdi benim rahmetim ve fadlım ile Cennete gir!.."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.