Bu dünya sıkıntı çekme yeridir!..

A -
A +
Bu dünyaya gelen, bazı musibetlere maruz kalacaktır. Bir kimsenin ana-baba, kardeş, evlat veya dostlarından biri ölebilir. Sabretmezse devamlı huzursuz olur...     Dünya mihnet, sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise, sabretmekten başka çâresi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur... Bir kimse Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna gelip; -Ey Allahın Resûlü, malım gitti, param bitti, vücudum hasta oldu, bunun mükafatı nedir? diye sordu. Peygamber efendimiz buna şöyle cevap verdi: -Malı gitmeyen, parası bitmeyen ve hasta olmayan kimsede hayır yoktur. Zîrâ Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu belâya müptela kılar. Ona bela verdiğinde, ona sabır ihsân eder. Bu dünya zahmet ve bela yeridir. Bu dünyaya gelen, bu musibetlere maruz kalacaktır. Bir kimsenin ana-baba, kardeş, evlat veya dostlarından biri ölebilir. Kişi, çeşitli hastalıklara maruz kalabilir, iftiraya uğrayabilir, malını mülkünü kaybedip iflâs edebilir. Bu felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru dürüst ibâdet edemez...  Allahü teâlânın gönderdiği bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Maruz kalınan felaketler insanın ibâdet etmesini engelleyebilir. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahın takdirine razı olmaktır... Resûlullah efendimiz buyurdu ki: -Kişinin Allah indinde öyle derecesi bulunur ki, ona ameliyle ulaşamaz. Fakat vücudu bir musibete maruz kalır. Bununla o dereceye ulaşır. Yüce Allahın "Kim bir kötülük yaparsa onunla cezâlanır ve o, kendisine Allahtan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamaz" meâlindeki kelâmı nazil olduğu zaman, Hazreti Ebû Bekir, Peygamber efendimize sordu: -Yâ Resûlallah, bu âyetten sonra nasıl ferahlanılır? Resûl aleyhisselâm ona cevaben buyurdu ki: -Yâ Ebâ Bekir! Sen hiç hasta olmuyor musun? Senin başına hiç musibet gelmiyor mu? Sen hiç ezalara, cefâlara maruz kalmıyor musun? Hiç kederlenmiyor musun? İşte bütün bunlar senin kusurların, senin hatâların için birer kefaret olur, kusurlarının bağışlanmasını sağlar. Habbâb bin Eret hazretleri anlatır: -Bir defasında biz, Resûlullah efendimize gitmiştik. Kâbe'nin gölgesinde oturmaktaydı. Kendisine; "Yâ Resûlallah, bizim için Allaha duâ edip, yardım talebinde bulunuyor musunuz?" diye arz ettik. Bizim bu sözümüz üzerine Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: -Sizden önceki kavimlerde, bazen bir adam getirilir, bir çukur kazılarak oraya konur, sonra da testere başına konarak iki şak edilirdi. Fakat bu azâp bile onu dîninden döndüremezdi!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.