"Yalanla îmân bir arada bulunmaz!"

A -
A +

Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) vâlidemiz buyurdu ki: "Eshâb-ı kirâm indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, yalanla îmânın bir arada bulunmadığını bilirlerdi." 

    Yalan, günâhların en çirkini, ayıpların en fenası, kalpleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. Peygamber efendimizin en sevmediği huydur. Eshâb-ı kirâm da en çok yalana buğzederdi. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Îmân sâhibi, her hatâya düşebilir. Fakat, hâinlik yapamaz ve yalan söyleyemez.) Abdullah bin Âmir hazretleri anlatır: Ben küçüktüm. Resûl-i Ekrem evimize gelmişti. Oynamaya gidiyordum. Annem bana, "Abdullah gel, sana bir şey vereceğim" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, (Ona ne verecektin?) buyurunca, o da "Hurma vereceğim" dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Dikkat et, eğer bir şey vermeyip aldatmak için söyleseydin, sana bir yalan günâhı yazılırdı.)Hazret-i Lokman Hakîm oğluna buyurdu ki: "Oğlum, yalandan sakın, zira o serçe eti kadar tatlıdır. Ondan az kimseler kurtulabilir." Hazret-i Âişe vâlidemiz "Eshâb-ı kirâm indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, yalanla îmânın bir arada bulunmadığını bilirlerdi" buyurdu. Yalan söylemek harâmdır. Ancak üç yerde câizdir: Harbde, iki Müslümanı barıştırmak için, hanımı ile iyi geçinmek için. Zâlimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri, malını, günâhını saklamak câizdir. İki Müslümanın, karı-kocanın arasının açılmasını önlemek için, malını korumak için, Müslümanın ayıbının meydana çıkmaması için ve bunlar gibi harâmları önlemek için, yalan câiz olur... İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan makbul olduğu için, insanlığın faydası için bazı yerlerde yalan söylemekle insan yalancı olmaz.             *** Bir kimse, hükümdarın şahsına karşı büyük bir suç işler ve idâma mahkûm olur. Bu kimse nasıl olsa öldürüleceğim diye, "Hükümdar şöyledir, hükümdar böyledir..." diye ağzına gelen kötü sözleri haykırmaya başlar. Biraz sonra hükümdar gelir. Oradaki iki vezirden birine sorar: - Bu adam deminden beri ne söylüyordu? Birinci vezir der ki: - Hükümdarım bu adam, "Affedenlerin yeri Cennettir" diyerek sizden af talebinde bulunuyordu. Bunun üzerine hükümdar suçluyu affeder. Fakat ikinci vezir, ortaya atılıp der ki: - Hükümdarım bu vezir yalan söylüyor. Bu adam size kötü sözler söylüyordu. Hükümdar, doğru söyleyen vezire der ki: - Ey vezir! Öteki vezir yalan söylemekle bu mahkûmu kurtarmıştı. Sen ise yersiz doğru söylemekle hem mahkûmun, hem de vezirin ölümüne sebep olmak istiyorsun!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.