"Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi"

A -
A +
Peygamberimiz, Mukavkıs için buyurdu ki: "Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi. Koruduğu malı ve saltanatının hiçbirisi kendisinde kalmayacak."
 
Dün bir nebze bahsettiğimiz gibi, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hatib bin Ebî Beltea ile gönderdiği davet mektubunu alan Mısır Mukavkısı Müslüman olmadı ancak; Resulullahın mektubunu fil dişinden güzel bir kutu içine kendi eli ile koydu ve ağzını mühürleterek özel hizmetçisine, koruması için teslim etti. 
Mukavkıs, bir mektup ve bazı hediyeler ile Resûlullahın elçisi Hatib bin Ebî Beltea'yı yolcu etti. Hazreti Hatib, Mâriye ve Sirîn isminde iki cariye, elbise yapımında kullanılacak bir miktar Mısır kumaşı, Düldül isminde bir katır vs. gibi hediyelerle Medine'ye döndü. Peygamberimiz, bizzat Mukavkıs'tan gelen mektubu kendisi açtı ve okuttuktan sonra;
-Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi. Koruduğu malı ve saltanatının hiçbirisi kendisinde kalmayacak, buyurdu.
Peygamberimize, Mukavkıs tarafından hediye olarak gönderilen cariye Mâriye, Peygamberimizle konuştuktan sonra; onun sohbetine, güzel konuşmasına, alçak gönüllülüğüne, hayran kalıp hemen Müslüman oldu. Resulullah efendimiz de Mâriye'yi kendisine nikâhladı. Peygamber efendimizin, evlenmelerinin hepsini Allahü teâlânın emri ile nikâhladıktan sonra yaptı. Bunlar dînî, siyasi veya merhamet ve ihsan ederek yapılan evlenmelerdir.
Hazret-i Mâriye de herkesin arzu ettiği, fakat nasip olmadığı dereceye, imân etmesiyle yükselmiş, bütün Müslümanların annesi olarak herkesin saygısını kazanmıştı... Peygamberimizin, Mâriye'den İbrâhîm adında bir oğlu dünyaya geldi. Bu sebeple de Peygamberimizin hanımları içinde Hazret-i Hadîce'den sonra çocuğu olan ikinci hanımı olma şerefine de kavuşmuş oldu...
Peygamberimizin oğlu İbrâhîm, Medine dışında bulunan Avâli isminde bir köyde sütanneye verildi. Peygamberimiz, sık sık bu köye, oğlunu ziyarete gider, O'nu şefkat ve merhametle severdi... Yine bir gün aynı köye, Oğlu İbrâhîm'i ziyârete gitti.  Oğlunun rûhunu teslim etmek üzere olduğunu görür görmez O'nu, hemen bağrına bastı. Saçlarını okşamaya başladı. Birkaç dakika sonra İbrâhîm vefât etti. Aynı gün cenaze namazı kılındı ve Bakî Kabristanına defnedildi. Kabrinin üzerini hafifçe açarak su döktü. Baş tarafına ise, büyükçe bir taş koydu. Bu durum, hâlâ Peygamberimizin sünneti olarak Müslümanlar arasında bugün de devam etmektedir...
Yine aynı gün; güneş tutulmuş her taraf kararmıştı. Bunu gören herkes, Peygamberimizin oğlu İbrâhîm'in ölümüne yormuştu. Resûl-i ekrem efendimiz;
"Ay ve Güneş, Allahü teâlânın âyetlerinden ikisidir. Kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar" buyurdu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.