Abdürrahmân ibni Mülcem, bir kadına âşık olmuştu. Ona evlenme teklif ettiğinde; "Sen benim mehrime takat getiremezsin!.." dedi.
Bir Hâricî olan Abdürrahmân ibni Mülcem, Nehrvân harbinde babası ve kardeşleri öldürülen yine kendisi gibi bir Hâricî kadına âşık oldu. Ona evlenme teklif ettiğinde;
-Sen benim mehrime takat getiremezsin... Senden üç bin dirhem gümüş, iki çalgıcı câriye ve Ali bin Ebî Tâlib'i öldürmeni istiyorum, dedi.
İbni Mülcem, düşündü ve dedi ki:
-Gümüş ve câriye kolaydır, ama, ben Hazreti Ali'yi öldüremem!..
Kadın, "Eğer beni istiyorsan, bunu muhakkak yapmalısın" dedi.
İbni Mülcem dedi ki:
-O zaman kılıcı bir sefer vuracağım, vefat ederse ne âlâ!..
Kadın "tamam" dedi ve ona zehirli bir kılıç verdi...
***
Bir gün, Emîr-ül mü’minîn Ali “radıyallahü teâlâ anh” oturdu. Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretlerine "Bugün Ramazân-ı şerîfin kaçıncı günüdür?" diye sordu. Onlar da "onüçüncü günüdür" diye cevap verdiler. Onlara "Muhakkak, yüzüm başımın kanı ile boyanacaktır!.. Abdürrahmân bin Mülcem'in yaşamasını istiyorum, ancak o benim öldürülmemi istiyor" buyurdu...
İbni Mülcem, bu sözleri işitince Hazreti Ali'nin huzuruna geldi ve dedi ki:
-Yâ Emîr-el mü’minîn! İşte elim, işte boynum. İster isen elimi kes, ister isen boynumu vur!..
Hazreti Ali ona buyurdu ki:
-Ben suçu işlememiş olana nasıl ceza uygulayayım?..
***
Ramazan ayının on yedinci (bir rivayette de yirmi üçüncü) günüydü. Sabâh oldu. Emîr-ül mü’minîn, namâza gitmek için kalktı. Sarâyda [evinde] bir kaz vardı. Çağırdı, [bağırmaya başladı]. Hazreti Alî buyurdu ki:
-Bağırmaları, ağlamalar takip eder!..
Hazreti Hasan dedi:
-Babacığım, bu nasıl sözdür!
-Bu söz odur ki, gönlüm şehit olacağımı haber verir!..
Hazret-i Emîr'in gönlü daralmıştı. Mescide gitti. O sırada Abdürrahmân bin Mülcem, o kadın ile berâber idi. Müezzinin sesini işittiler. Kadın dedi ki:
-Kalk işini iyi gör. Gönlün şâd olarak geri dön!..
İbni Mülcem kalktı. Kılıncını kuşandı. Camiye gitti... Emîr-ül mü’minîn Alî “radıyallahü teâlâ anh” mihrâba geçti. Bedbaht adam, iki secde arasında, o mubâreğin başına bir kılıç vurdu ve dışarı kaçtı. Cemaat, çok geçmeden o katili yakalayıp, Hazreti Ali'nin huzûruna getirdiler. Oradaki görevlilere buyurdu ki:
-Ben vefât edinceye kadar bunu zindâna atın!..
Hazreti Alî, yaralanmasından iki gün sonra vefat etti. Necef'te defnedildi. Ertesi günü de katili İbni Mülcem idam edildi...