Yurt dışından gelen ibretlik bir mektup!..

A -
A +

“Efendim, ben bir medresede talebeyim. Burada câmide hocanın biri vaaz veriyor. Dinledim, hep Vehhâbî kitaplarından anlatıyor..."

 
Bugünün takvim yaprağına bakarsanız "Türbe ve Tekkelerin Kapatılması Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarih" diye yazar... (30 Kasım 1925) Evvela "türbe" nedir, bir nebze ondan bahsedelim...
Türbe, oda demektir. Türbe, ölüye tapınmak için yapılmaz. Ona sevgi ve saygı göstermek ve okumaya, dua etmeye gelenleri yağmurdan, güneşten korumak için yapılmaktadır. (Keşf-ün-nur)
Bazı kimselerin "Cahillerin Peygamberi ve evliyayı -hâşâ- yaratıcı sanmalarından korktuğumuz için, türbeleri kapatıyoruz, yıkıyoruz" sözü küfürdür. Zamanında Firavun da böyle söylemişti. "Fesat çıkarıyor" diyerek, Musa aleyhisselamı öldürmeye kalkışmıştı. Allahü teâlâ Peygamberini ve evliyasını seviyor. Onların istediklerini yaratıyor. Onlar ise, Allahü teâlâya ve Peygambere ve evliyaya ve bütün Müslümanlara suizan ediyorlar. Müslümanlara suizan etmek haramdır. Peygamberler ve evliyalar, diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamazlar. Allahü teâlânın yaratmasına sebep olurlar..."
           ***
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse sirrûh" bir sohbetinde buyuruyor ki:
Sierra Leone Cumhuriyetinden, bir çocuktan mektup geldi. Şunları yazmış bize: “Efendim, ben bir medresede talebeyim. Burada câmide hocanın biri vaaz veriyor. Dinledim, hep Vehhâbî kitaplarından anlatıyor. Mesela 'Ölülere gidip, mezar başında duâ eden kâfir olur' diyor. Bunları dinleyince ben dayanamadım. 'Hocam, asıl sizin bu sözlerinizi kabul eden kâfir olur' dedim... Sizin 'İmân ve İslâm' adlı kitâbınız vardı bende. Kaldırdım elimle. 'İşte, bu kitapta yazıyor' dedim. Ooo, kıyâmeti kopardı, asabileşti, dersi bıraktı. 'Ver o kitabı bakayım!' dedi. Götürdüm, verdim... Hoca bir işâret etse, beni boğarlar, öldürürler. Çünkü müşrik diyorlar bana... Ben, hemen çıkıp evime gittim... Sabahleyin erkenden, bizim kapı çalındı. Pencereden baktım ki, kapıda o hoca efendi. 'Artık bu beni öldürtecek talebelerine' dedim. Gittim, kapıyı açtım. Elinde İmân ve İslâm kitabı. Bana 'Sabaha kadar bu kitabı okudum. Allah senden râzı olsun evladım. Ben bunları bilmiyordum' dedi. Boynuma sarıldı. 'Hakkını helal et, şimdiden sonra vaazlarımda hep bu kitaptan anlatacağım' dedi..."
Gelen bir mektupta da; “Bir yerde Hakîkat Kitâbevi’nin kitâbını okudum. Çok hoşuma gitti. Hep büyüklerin yazıları. Tam Selef-i sâlihînin kitaplarına uygun, onun için hayrân kaldım” diyor. Sebebini de söylüyor. “Çünkü İslâm âlimlerinin sözlerine, kitaplarına uygundur sizin kitaplarınız. Onun için çok kıymetlidir” diyor... "Afrika’dan, Asya’dan, dünyanın her tarafından gelen böyle mektupları okuyunca kalbim ferahlıyor kardeşim..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.