Nefsine kul, köle olanların hâli!..

A -
A +
Hiçbir şeyde bereket kalmadı... Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet edilmezse birçok bela, musibet gelir insanın başına...
 
Dinimizde, namazın ayrı bir yeri vardır. Müslüman, namazını her halükârda kılmalıdır. Çocuklarımıza, yemek yemesini, su içmesini öğretmeden önce, namazlarını vaktinde kılmalarını öğretmeliyiz, emretmeliyiz.
Çoğumuzun eline yeteri kadar para geçmesine rağmen sıkıntı çekiyoruz. Çünkü bereket yok. Bereket kalmadı. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmezse, namaz kılınmazsa birçok bela, musibet gelir insanın başına. Bunlardan dördü şunlardır:
1- Rızıklar daralır. Eskiden evde bir kişi çalışır, rahat geçinilirdi. Şimdi, icabında 2-3 kişi çalışıyor fakat yine de sakıntıdan kurtulmak mümkün olmuyor.
2- Hastalıklar artar. Bugün hemen hemen her evde hasta var. Her ev ilaç deposu. Kiminin midesi, kiminin kalbi. Neticede herkes hasta. Bütün hastaneler tıklım tıklım dolu.
3- Emniyet olmaz. Zamanımızda olduğu gibi, her tarafı terör, anarşi, hırsızlık, dolandırıcılık sarar. Kimsenin kimseye itimadı kalmaz. Kardeş kardeşten şüphelenir hâle gelir. İtimat, güven kalmaz. Herkes malının ve canının derdine düşer.
4- Merhamet kalkar. Patron işçisine, işçi patronuna şefkatli olmaz. Tok, açın hâlinden anlamaz. İşçi patronuna düşman olur. Hâl böyle olunca, iş yerlerinde, evlerde huzur kalmaz. Hanım kocasını, çocuklar anne ve babalarını dinlemez. Komşular birbirini sevmez. Merhamet olmadığı için, insan komşusuna her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmez. Herkes kendi rahatını düşünür. Ben rahat olayım da, isterse herkes sıkıntıda olsun, zihniyeti hâkim olur. Hâlbuki, dinimize göre, Müslümanlar, bir vücudun organları gibidir. Birine bir zarar gelirse, bundan hepsi etkilenir. Hakiki Müslüman, bir Müslüman kardeşinin ayağına diken batsa, kendi ayağına batmış gibi o dikeni içinde hisseder. Bunlar, hep din bağı ile, merhamet ile olan şeylerdir. Bunlar kalkınca merhamet kalmaz.
Eğer Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilir, namazlar muntazam ve vaktinde kılınırsa, bunların tersi olur. Herkes birbirini sever. Müslümanların birbirlerini sevmesi, nefislerimizi sevmememize bağlıdır...
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık (kuddîse sirruh) buyurdu ki:
"Aklı olanlar, aklına uyanlar, Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını beğenir, kabul eder. Ama nefsine uyanlar kabul etmez. Bunlar, Allah’ın emrine uymayı değil de, nefsine uymayı, nefsine itaat etmeyi tercih eder. Demek ki bu gibiler, Allah’ın kulu değil de, nefsinin kuludur, nefsinin kölesidir. Biz, Allah’ın kuluyuz. Onlar, nefislerinin kulu. Çünkü nefislerine tatlı geleni kabul ediyorlar, nefislerine güç geleni kabul etmiyorlar. Bir mümin, kendisine en büyük düşman olarak kendi nefsini görmedikçe, Allah dostu olamaz kardeşlerim."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.