"Onun yerine, at hırsızını tayin ettik"

A -
A +
Bir hırsız at çalıp satardı... Bir defasında o bölgenin en büyük âlimi ve evliyasının atını çalmak için ahırına girdi. İşte ne olduysa ondan sonra oldu!..
 
Anadolu’da yetişen evliyanın büyüklerinden olan Abdullah-ı İlâhî hazretlerinin sohbetleri çok tesirli ve faydalı olurdu... Yine bir gün sohbet ederken, söz çalışmak ve gayretten açılmıştı ve; “İnsan çalışıp, gayret göstermedikçe olgunlaşamaz ve bir mertebeye ulaşamaz” buyurmuştu. Bu sırada sohbetinde bulunan bir âlim, bu sözleri işitince, kendi kendine bu sözü kabullenmeyip, "at hırsızı kıssası" diye bilinen bir hâdiseyi hatırladı. Peki onun hâli nasıl oldu diye düşündü. Abdullah-i İlâhî, o âlimin kalbinden geçen düşünceleri kerametiyle anlayıp, o ânda ona sohbetinde bulunanlara dönüp şöyle anlattı:
-Bir hırsız geceleri at çalıp satardı. Ömrünü böyle heba ederdi. Bir defasında da, bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve evliyasının atını çalmak için ahırına girmişti. Tam atı çözüp götüreceği sırada, ahırın duvarı yarılıp, içeriye bir nûr yayıldı. Bu nûr içinde, iki nûr yüzlü zât gözüktü. Hırsız bu hâli görünce, kendini hemen at gübrelerinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş içinde boğazına kadar gübre içine gömüldü. Bu sırada yarılan ahırın diğer duvarından daha parlak bir nûr gözüktü. Bu nûr arasında da, o zamanın kutbu, en büyük velîsi olan ev sâhibi çıktı. Öncekiler onu görünce hürmet göstererek selâm verdiler. Ev sâhibi diğerlerine niçin geldiklerini sorunca; 
"Falan evliya arkadaşımız vefat etti. Onun yerine kimi tayin edeceğiz? Size arz etmek istedik" dediler. Atların sâhibi olan zât; 
"Onun yerine, at hırsızını tayin ettik" dedi.
Soran iki zât da evliya olup ricâl-ül-gayb denilen velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, gübreler arasına gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu oradan çıkardılar, gönlünü alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sâhibi ve zamanın kutbu evliya zatın da yanına gelip, elini öptüler. Sonra hep birlikte vefat eden arkadaşlarının cenazesini kaldırmaya gittiler...
Abdullah-ı İlâhî hazretleri, sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan sonra şöyle dedi:
-Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir çalışma yaptı da ricâl-ül-gayb denilen evliya arasına girdi? diye bir sual hâtıra gelmesin! Çünkü o zavallının gübreler arasında mahcubiyetinden ne kadar zorluk ve ne kadar pişmanlık çektiği bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını kesinlikle anlayınca, at çalmak üzere harama yönelişinden dolayı bütün kalbiyle pişman olup, o zamana kadar yaptığı işlere bir daha dönmemek üzere öyle bir tövbe (Tövbe-i nasuh) etti ki, işlediği kötü işlerden gönlü temizleniverdi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.