"Şu tabutun içindeki sen olabilirdin!.."

A -
A +
Gaflet içinde olanlar; dâima başkalarının cenazelerini göreceklerini ve kendilerinin ölmeyecekmiş gibi kalacaklarını sanarak gafletleri artar.   Basiret sahipleri için cenaze, ölü bir ibret levhasıdır. Cenazelerde hatırlatmak ve gaflette olanları uyarmak vardır. Ne yazık ki, gaflettekiler dâima başkalarının cenazelerini göreceklerini ve kendilerinin ölmeyecekmiş gibi kalacaklarını sanarak gafletleri artar. Kendilerinin de tabuta girip taşınacaklarını hesaba katmazlar. Bunu düşünseler de, çok daha sonra olacağını sanırlar. Tabutlarda taşınan dostlarının da, hayatta iken aynı görüş ve düşüncede olduklarını akıllarına getirmezler. Hâlbuki onların bu zanları boşa çıktı. Bir tabutun geçtiğini gören kimseye yaraşan, tabut içerisinde kendisini farz etmesidir. Çünkü mutlak surette kendisi de oradan geçecektir. Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme mâni olmadıklarını hatırdan çıkarmamalıdır. Ebû Turâb-ı Nahşebî hazretleri buyuruyor ki: "Bugünü düşünürüm, dün geçti, yarın var mı?/Gençliğe de güvenmem, ölen hep ihtiyar mı?" Can verme acısı, dünya acılarının hepsinden daha acıdır. Fakat, âhiret azaplarının hepsinden daha hafiftir. Mümin, ruhunu teslim edeceği vakit, rahmet meleklerini, Cennet hûrilerini görüp, onların zevki ile can verme acısını duymaz. Ruhu tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar. Nimetlere kavuşur. Her Müslümanın, ölüme hazırlanması lâzımdır. Bunun için de, tövbe etmeli, kul hakkı altında kalmamaya dikkat etmelidir. Kimseye kötülük yapmamalı, herkesi tatlı dil ve güler yüz ile karşılamalı, kalp kırmamalı, kimse ile münakaşa etmemelidir. Allahü teâlânın haklarını da ödemek lâzımdır. Bu hakların en mühimi, İslâmın beş şartını yerine getirmektir...                   *** Padişahın birisi çölden geçiyormuş. Dört direk üstü bez bir çardağın içinde birisi yatıyor. Adam, padişahı görünce ayağa kalkmamış. "Sen neden kalkmadın, beni tanımadın mı?" diye sormuş padişah. Adamcağız, "Tanıdım" demiş. "Peki, neden kalkmadın ayağa?" deyince, derviş "Neden kalkayım ki, sen de zavallı bir kulsun, ben de. Senden kimin menfaati varsa, o seni görünce ayağa kalksın" diye cevap vermiş. Padişah afallamış, "Sen hikmet ehli, ermiş birisine benziyorsun; peki bana ne nasihat verirsin?" demiş. Derviş, "Arkana bak!" demiş. Padişah dönüp bakıyor, ancak arkasında kimse yok! "Kimse yok ki" deyince, derviş "İşte senin gören gözlerin farklı görüyor!" demiş. Padişah "Peki sen kimi görüyorsun?" deyince, derviş şu ibretli cevabı vermiş:  "Azrail aleyhisselamı görüyorum, senin ölüm saatini, tık tık işletiyor, sayıyor!.."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.