Umut hangi dağın ardında?

A -
A +
Bazen insanın içi kıpır kıpır olur. Hayırdır, derler şu sebepten bu sebepten diyemez. Sebebini bilmediği, farkında olmadığı bir kıpırtıdır.
Bilmediği, olmadığı derken somut bir sebebe dayandıramaz.
Tersi de olur. Suratından düşen bin parçadır. Yine sebep gösteremez.
Artık vaatler, taslaklar, tasarılar beni heyecanlandırmıyor. Vardır belki heyecan duyanınız. Pasaportunu emniyetten değil de nüfus idaresinden alacağı için sevineniniz. Ehliyeti de oradan alacakmışsınız. Bu kadar karamsar gündemin içinde baharat gibi, sos gibi olur mu bilemem.
Her fırsatta Türkiye'nin dört bir yanına selam gönderilince rahatlıyor musunuz? Selam olsun serhat şehrimize.. Sonra?
Selam olsun Edirne'mize.. Sonra.. Bizim koyunlara faydası var mı? Eskiden az konuşulup çok iş yapılırdı. Şimdi çok konuşuluyor iş kısmını bilemiyorum. Onu iş yapanlar bilir. Alanlar, satanlar, yapanlar, kâr edenler, zarar edenler.. Bir hayalin peşinde sürüklenenler.
Kamuya iş yapanların, kamudan geçinenlerin de hayali var mıdır? Çoğu dipsiz bucaksız imkânların sahibiymiş gibi davranıyor. Hiçbir sıkıntıları yokmuş gibi. Sanki hepsi ağzında gümüş kaşıkla doğmuş gibi. Onlar da bazen karamsar bazen kıpır kıpır oluyorlar mıdır? Bu gelgitler sıradan insan işi mi?
.....
Eskiden TSK'nın devir teslim törenlerinde komutanlardan biri gidip diğeri gelirken konuşmalar yapılırdı. Askerlikten hiç bahsedilmezdi. En büyük kaygı -güya- rejimdi ve her biri rejimi koruma ve kollama üzerine konuşurdu. Standart metinlerin son cümlesi de şöyle olurdu:  Azim ve kararlılığındadır.
Neyin azmi, neyin kararlılığı, azim ve kararlılık diye diye diye nereye gelindi, muhasebesini yapacak zaman değil. Şimdi askerler bu tabirleri kullanmıyor. Bence iyiye alamet. Azmin ve kararlılığın varsa saat başı söylemenin anlamı yok. Şimdi siviller bu işlere el attı. Azim, kararlılık, dirayet ve dik durmak çok tekrarlanıyor. Tekrar ihtiyacının birçok sebebinden biri de söyleyecek şeylerin bitmiş olmasıdır. Benim için karamsarlık sebebidir.
...
Mesela gariptir böyle dönemlerde genel bir afet toplumu sarsar marsar ama sarsıntıdan sonra dengeler değişeceği için çok uzun bir soluklanma dönemi getirir. Yine acılarına rağmen harpler, göçler, sıkıntılar aynı görevi yapar. Oyun kilitlenince kâğıtların karılıp yeniden dağıtılması gibi. Hep acılarıyla hatırlatılan 1. ve 2. Dünya Harbi olmasaydı dünyanın düzeni nasıl olurdu? Düzen sağlanabilir miydi? Bölgesel harplerin de aynı şekilde acılarına rağmen benzeri fonksiyonları var. Büyük krizlerin de. 2001 krizi memleketin neredeyse düzenini değiştirdi. 99 depremi (afeti) yerleşik zihniyeti sarstı, yerinden oynattı, yenisi yerleştirilemedi. Deprem olmasa başka türlü patlama olurdu. Hep olağanüstü dönemlerin ardından gelen değişim ve düzenleme olağan şartlarda olur veya olacak? Buna bir cevap bulamadığım için olağanüstü kısa bir dönem yaşayacağız korkusuna kapılıyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.