Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları

A -
A +
Fotoğraflar yayınlanıyor.. E 5 ismiyle bildiğimiz yolun Bakırköy mevkii.. A, köy gibiymiş. Sene 1958.
Başka bir fotoğraf: Avcılar'dan bir kare. Sene 1967
Başka bir fotoğraf: Büyükçekmece civarı.. Her taraf tarla.. Sene 1970.
Sonra her taraf doldu taştı, doldu taştı, yol yok.. Önce binalar yapıldı.. Sonra aralarından yol geçirildi. Sonra genişletme çalışmalarıyla övünüldü.. Sonra binalar yıkılıp çok katlı yapıldı. Sonra..
Biz hep şöyle düşünürdük: Eskiden, 40'larda, 50'lerde, 60'larda ileri görüşlü adam yokmuş. Hadi şehrin içi ne olmuşsa olmuş. Azıcık akıllı adamlar olsalardı, akıldan önce niyetleri iyi olsaydı Suriçi'ne olan olmuş, orası hele şimdilik kalsın diyerek surdışını düzene koyma niyetiyle, yolu, az katlı evleri, çok katlı evleri, okulu, meydanı işaretler hadi binalarınızı bu düzene göre yapın derdi.
Hayıflana hayıflana 2000'e kadar geldik.
Sonra ne oldu? İstanbul'un Rumeli yakasındaki yakın köylerin tamamı Büyükşehir'e dahil edildi. Oralar artık köy değil mahalle. Köylü sevindi. Hizmet gelecek, yol olacak, asfalt döken olacak, belediye otobüsü konulacak. Sonra ne oldu? Çatalca'nın, yeni ilçe olan Arnavutköy'ün köyleri 40-50 sene öncesinin Avcılar'ı gibi, Büyükçekmecesi gibi oldu. Bazı bölgelerde imar yasağından dolayı (su toplama havzası veya başka sebeblerle) çivi çakamazsın muhabbeti var ama çakılabilen yerler birer enkaz yığınına dönmüş. Bilmem kaç sene öncesinin gecekondu mahalleleri gibi olmuş. Bunlar hiç olmazsa kendi arazileri.. Hazine değil. Bu gidişata bakarak 40 sene sonra oralarda da kentsel dönüşüm adı altında pazarlıklar başlar, diyebiliriz.
Derdimiz neydi de veya kimin aklıyla, hangi hesapla civar köyleri büyükşehire dahil ettik. İçlerinden biri çıkıp, oralar köy olarak kalsın; eksinler, biçsinler, numune köyler olsun, hayvancılık yapılsın, köy evlerinin yapımı teşvik edilsin, şehirden gelen sayfiyecilere kapatılsın demedi mi?
Şimdi bazı köylere belediyeden yazı gönderiliyormuş: Siz artık mahalle oldunuz, büyükşehire bağlandınız.. Hayvan besleyemezsiniz. Şu kadar zamanda hayvanlarınızı elden çıkarın..
(Bu milletin betona ve toplu konuta, çok katlı evlere yatkınlığının nereden geldiğini çok merak ediyorum. Genetik yatkınlık denilemez.. Yüzde 98'i Anadolu köylerinden gelme insanlar.. Acaba bir önceki neslin ezikliği mi, niye toprak değil de beton hırsı? Niye ağaç değil..)
...
10 sene önce İstanbul'da mimarlar kongresi yapıldı. Orada şu denildi, bu denildi ama bir konunun altı çizildi. Artık denildi; yeni trend metropollerin civarında şehri besleyecek araziler, çiftlikler, mandıralar olması.. Acaba onlara inat mı şehri bitirdik civarını talan etmeye koyulduk. Dereleri kuruttuk kuyulara el attık.
Benim iç dünyamda bu sorulara cevap var. Niye öyle niye böyle sorusuna kestirme cevabım var: Bunlar müstemleke hastalığı.. Ancak müstemleke hastalığına yakalananlar kendi şehirlerini talan ederler..
Listeye Silivri'yi ilave etmeyi unutmuşum. Orayı milat saydığım 2000'den önce hallettiğimiz için bir anda hatırlayamadım.
Petrol ülkesi olsak, petrol fellahları gibi hesapsız para akıtabilsek de bu şehri 30-40 senede getiremeyiz. Kestirme yolu ya bir doğal afet ya da beşeri afet.. Onu da hiçbirimiz temenni edemeyiz.
Demek ki bu kadarına layığız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.