Başkanlık olmazsa Başbakanlık olacak mı?

A -
A +
Siyasette keşkelere yer yoktur. Nerede var ki? Peki o hâlde neden zaman zaman keşkeli muhabbetlere giriyoruz? Derdimizi anlatabilmek için, bir nevi muhasebe yapmış olmak için, kayda geçirmek için.
İşte o keşkelerden biri:
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra nasıl olsa 9 ay sonra seçim yapılacak, o seçimden sonra başkanlığa geçilecek hesabıyla ve farklılık iddiasıyla parti ve hükümetle bu kadar iç içe olunmasaydı sıkıntılar bu kadar büyümezdi. Parti yeni kadrosuyla biraz yalpalayarak, biraz yük atarak yeni bir renge bürünür, yeni şartlara adapte olur ve yoluna devam ederdi. Yenilenirdi.
Bu aynı zamanda halk tarafından seçilmiş olsa da cumhurbaşkanına, temsili bir görev yüklemek anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanının bir iki denemeden önce bu pozisyona razı olmayacağı anlaşılıyor.
Şu andaki tablo çok kısa şekilde şöyle özetlenebilir:
Ben kendimi başkan gibi hissediyorum. Mevzuatı buna göre düzenleyin, bekliyorum.
Görünen bir tek yolu var: Seçimde anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmek.
Aynı başlığın ikinci şıkkı, seçimden sonra partilerden biri ile anlaşarak ortak bir kararla anayasanın ilgili maddesini tadil etmek ki, ortaklaşa tadilat başkanlığa götürmez. Belki partili cumhurbaşkanlığı kapısı aralanabilir.
Peki, tek başına anayasa değişikliği yapılabilecek bir çoğunluk elde edilemezse, diğer partilerle mutabakat sağlanamazsa ne olacak?
Bu ihtimalin hesaba katıldığına dair hiçbir işaret göremiyoruz. Siyaset işlerinin eskileri ikinci ihtimalden bahsetmenin zaaf sayılacağını, geri planda hazırlıklar olsa dahi seçimden önce seslendirmenin uygun olmayacağını söylüyorlar.
Bunun neresi kararlılık, ben o kadar eski olmadığım için anlayamıyorum. Yani blok seçmene bu iş ya olacak, ya olacak mı demiş oluyoruz.
Seçmene başka çaren yok mu demiş oluyoruz.
Zaten bu seçimin aynı zamanda bir tarafıyla başkanlık için referandum anlamına geleceğini seslendirdiler.
Referandum sonuçları iki şıklı olur, sonucu evet veya hayırdır. Bir yönüyle referandum sayılır derken kabul için yüzde 50'nin üzerinde evet bekleyen yok. Sonuçların bu değişikliğe, düzenlemeye imkân verip vermediğine bakılarak evet mi hayır mı olduğuna karar verilecek.
Evet sayılabilecek bir sonuç çıkmazsa arayışlar devam edecek mi? "Ne yapalım, madem milletimiz (millî iradeyi daha çok severiz) böyle karar verdi, irade böyle tecelli etti, mevcut sisteme devam" diyebilecek miyiz?
Bence bu soruya vereceğimiz cevap asıl düğümü çözecek.
Tarafgir sayılmayacak şirketlerin araştırmalarında şu görünüyor:
Genel seçmen kitlesinin yüzde 33'ü başkanlık istiyor, 55'i istemiyor.
Oyumu AKP'ye vereceğim diyen seçmenin dahi yüzde 54'ü başkanlıktan yana.
Bu sonuçların bir benzeri karar vericilerin önünde vardır. Buna rağmen bu işe asılmanın anlamı ne olabilir?
Şu anlama gelebilir: Benim seçmenim sisteme bakmaz, bana bakar.
"Bırakın hükümet hükümetliğini yapsın" diye karnından konuşanlar var ama yine bir araştırmaya göre hükümetin icraatlarından Başbakan'ı sorumlu tutanların oranı yüzde 15.
Halkın yüzde 80'i Cumhurbaşkanı'nı söz sahibi biliyor. Bu algı, ümit veriyor olabilir mi? Cevap bizi yine başa götürüyor. Sonuçlar imkân vermezse ne olacak, hükümet hükümetliğini yapabilecek hâle gelecek mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.