Savcıların ortak dili bizi nereye götürüyor?

A -
A +
Meslekten ihraç edilen, tutuklanan, sorgulanan savcıların ve hakimlerin kullandığı ortak bir dil var.Biraz ağıt, biraz beddua bulaşmış isyan, sloganlar.. Bu hukuk dili değil.Dedikleri gibi hukukun katledildiğini doğru kabul etsek dahi bu ortak dilden en büyük endişelerinin ve üzüntülerinin hukukun katli olduğu sonucu çıkmıyor. Kaldı ki aynı yoldan İlhan Cihaner davasında uydurma delillerle geçtiler....Geçen gün TIR'cı savcının mahkemedeki savunmasını okudum. Açık söyleyeyim, etkilendim. Biz galiba yanlış yapıyoruz, aldatılıyoruz dedim. Adam görevini yapmış, devletin resmiyete dökülemeyen bir kararının ihlali sözkonusu ise bunun müeyyidesi bu olamaz. Sonra demeçlerini, sloganlarını duyunca (Ortak dil zulüm, hırsızlık) aynı zincirin halkası olduğunu farkettim. Belgeye bakmak mahkemelerin işi. Sıradan bir insanın kanaat sahibi olması için getirin delilleri önüme serin, üzerinde biraz çalışayım, sonra ne düşündüğümü söyleyeceğim diyecek hâli yok. Biraz meraklı ise algı oluşturmak için pompalanan zorlama haberleri nispeten ayıklar, o kadar.Bugün kamuoyunun ekseriyeti, yargıda müşterek hareket eden bir şebekenin varlığını kabul ediyor. Bu şebekenin dağıtılması için izlenen yol kafa karıştırıyor, tasfiye metodunda çoğunluk ittifakı yok.Türkiye bu metotlara çok yabancı değil aslında. Bunlar siyasi dava.. Parmak izi, DNA testiyle içinden çıkılamaz. Bana soran olsa dava bile demem. Ergenekon sürecinde, bırakın mahkemelerde uğraşmayı, en üst karar merciiniz neresi ise, MGK mı, Meclis mi, toplanın, bir karar alın, belli şartları yerine getirenleri ve taahhütte bulunanları evlerine gönderin demiştim. İçinden çıkılamayacağı belliydi nitekim çıkılamadı ama proje her kimin ise maksat hasıl oldu. Ergenekon döneminde taşeron hizmet veren bu şebeke, marifeti kendinden bilmiş olmalı ki, aynı metotlarla başka işlere de yeltendiler.11 sene boyunca yolsuzluk ve hırsızlık soruşturması yapmadılar.4 yıl boyunca TIR durdurmadılar.12. senede neden hırsız yolsuz avına çıkma ihtiyacı duyduklarını da hâlâ açıklayabilmiş değiller.Birilerinin hırsızlık ve yolsuzluk yapmış olması bu şebekeyi temize çıkarmıyor. Üstelik zannedildiği gibi iktidar partisinin iktidardan düşmesi hâlinde rahat nefes alacak hâlleri de yok. Her hâlükârda tasfiye edilecekler. Belki sadece meslekten ihraç edilmeleri yeterli olabilirdi.Bir dönem yargıda Kemalistler ağırlıktaydı. Organize olmadıkları için bu derecede tehdit değillerdi. Her kamu çalışanının bir inancı ideolojisi olabilir. Ama ortak bir amaç için bir araya gelip ortak hareket ederseniz ordudaki cunta gibi olursunuz....Geçen sene bunlardan birinin fakülteden arkadaşı ile tanıştım. Talebe iken hocalarının Mehdi olduğuna inanıyordu, dedi. Olabilir, istediği gibi inansın ama gidip evinde ya da babasının esnaf dükkanında inansın. Hatta isterse avukatlık yapsın. Bu zihin yapısından ve takıntısı olandan sağlıklı karar çıkmaz. Ne çıkar? Güzel bir hatıra kitabı çıkar. İçlerinden biri şöyle samimi bir dille öğrenciliğini, yapıyla tanışma dönemini, meslek hatıralarını, 17-25 Aralık'ı, öncesini, Ergenekon dönemini vs anlatsa, ısmarlama olmadan anlatsa çok satan ve okunan bir kitabı olur. İhtiyacı varsa para da kazanır. Hasan Amca gibi, "Evlat, işin aslını yazarsam kendimi inkâr etmiş olurum" diyorlarsa o başka.. O yapıdan ve kafadan sağlıklı hatıra da çıkmaz. Bir iki itirafçı çıkar ki onlar da örneklerinde görüldüğü gibi çok tıynetsiz oluyor....Not: Oktay Ekşi'nin İttihatçı tetikçilerden Hasan Amcayla ilgili hatırasını anlattığı bir yazısı vardı, itiraf o yazıda geçiyordu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.