Hormonlu STK'lar

A -
A +
Nevzat Tandoğan'ın meşhur olan bir sözü var: Komünizm gelecekse onu da biz (devlet) getiririz, size ne oluyor.
Şimdi fıkra gibi dilden dile dolaşıyor ama adam bunu söylemiş ve inanmış da. Bugünkü metodlarla karşılaştırıldığında bu adamın tarzı çok babacan görünüyor.
...
Bizdeki mesleki organizasyonların, teşkilatların hepsinin bir tarafında devlet olmuş.
Öğrenci derneği kurulmuş, başında, kenarında köşesinde devlet adına iş yapanlar.. Dernek de sağ bir dernek.
Anadolu’dan gelen muhafazakâr aile çocuklarını çevresinde toplamış, yönlendirmiş, lazım olduğu zaman lazım olduğu kadar kullanmış.
Hadi bir de sol dernek kuralım, denge olsun demişler..
Devlet şöyle böyle baroların kuruluşuna öncelik etmiş.
Ticaret odası kurmuş, o devirde başına yed-i eminini koymuş. 
Sendika kurmuş.. kuruluşuna öncülük etmiş, kontrol altına almış.
Mühendis odaları kurmuş.
Diyanete bir köşesinden girmiş.
Vakıflarına el atmış.
Devlet girmiş-çıkmış deyince bazılarının kafası karışabilir. Bu resmî müdahale değil.. İster kurucu iradenin sivil uzantısı deyin, ister son zamanlarda adı dava konusu olan teşkilat deyin, ister kullanıla kullanıla yalama olan derin devlet deyin, beğenmiyorsanız resmî kılıklı menfaat çetesi deyin.. isim bulamıyorsanız bizim gibi ülkelerde böyle müdahaleler hep olur ama nasıl olur net değil deyin.
Sizin parmak attığınız yere başkaları da atar.
Sizin kullandığınız metodları başkaları da kullanır.
Dezenformasyon var diye ağlıyoruz. Psikolojik harekât yürütülüyor, diyenler var. Bunların acemicesini bizimkiler hep yapmış. Hatta övündükleri dönemler olmuş. İlgili dairenin başkanı, "bire gafiller psikolojik harekât her ülkede var.. tabii bizde de olacak" demişti.
Unutmuş olabilirsiniz. Şimdi birilerini psikolojik harekât yapmakla itham ederken bu hatıra ne olacak? Onların hakkıydı ama siz yapamazsınız gibi bir şey mi söyleyeceğiz?
Bu uzun girişi iki satır için yaptım.
Bizde bazı sivil toplum örgütleri, mesleki yapılanmalar, mensuplarının derdinden çok devletin yahut rejimin, veya kurucu iradenin borusunu çalar. Tepkileri sahtedir.
Resmî kurullar asli işinden çok öbür işlere kafa yorar. 
Bir zamanların YÖK'ü toplam mesaisinin yüzde 90'ını bu işlere ayırmıştı. Dert ettiği konular arasında öğrenci, öğretim üyesi yoktu. 
...
Tepkiler de kurgudur.
998 yılında dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri, akademisyen bir gazetecinin bir yazısı üzerine, gazete idaresini arayıp, "söyleyin ona makatına süngüyü takar kışla kışla gezdiririm" dediği zaman hiçbir sivil toplum örgütünün sesi çıkmamıştı.
Bu korku ile izah edilemez. Her biri orkestranın bir enstrümanı gibi..
Buradan şu çıkıyor: Dün o şartları yadırgamayan, ses çıkarmayan adamlar bugün neye itiraz ediyor.
İtiraz konusu yapılan her şeyin bir benzerini geçmişte yaşamışız.
 
 
              GAYRİ RESMÎ
 
Bir ülkede kapalı kapılar ardında konuştuğunuz vatan millet konuları aleni konuştuklarınızdan daha fazlaysa.. 
Ve farklıysa. 
Her konuda resmî ve gayriresmî iki görüşünüz varsa 
Orada insanların bir korkusu var demektir.
Bu ülkeyi sahiplenenler bu korkunun farkında mı?
 
 
                KPSS
 
KPSS uygulaması ilk başladığı zaman ne düşündük?
Artık kayırmacılık ortadan kalkacak. Kalkmasa da azalacak. Kamuya personel alınırken hak eden girecek.
Zaman içindeki uygulamalar bunun böyle olmadığını gösterdi. Kırk tane boşluğu var, hep olacak da.
Ben zaten işe eleman alınırken adil olmanın ne olduğunu hiç anlayamadım. İnsanlar neden önce sıraya dizilip sonra sırayla işe alınsın. Bu yardım çadırı değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.