Çok çalışmayın

A -
A +
TBMM ne iş yapar? Kitaplar yasama görevi diyor.. Kural koyar. Ağız alışkanlığı kanun çıkarır, diyelim. Bir de yürütmeyi denetler kısmı var ama teorik pratikte bir anlamı yok. Ve şöyle düşünelim: Parlamento iki yıl tatile girse ne olur? Yani o memlekette hangi iş aksar ve neden aksar?
Bir yani daha: Yürütme mevcut kanunlarla memleketi neden iki yıl idare edemez. Sabah akşam neden kanun çıkarmaya ihtiyaç duyulur. Çok partili hükümetler zamanında, koalisyonlar döneminde, "Ah ah denirdi, şöyle tek parti iktidarı olacak ki, derdimize merhem olacak kanunlar şıp diye çıksın..."
Bu derde derman merhem (kanun) tüketilen bir şey mi ki, bittikçe yenisi çıkarılıyor. Bu neticede bir kural. Bu kuralı teorik olarak bir arada yaşama iradesi gösterenler adına, onun temsilcileri bir araya gelip koyuyor. 
Bu kadar sık değiştirme ihtiyacı olunca;
Kural koyduk ama eksik kaldı, 
Koyduk ama işe yaramadı, koyduk ama yeni ihtiyaç doğdu, anlamına gelmiyor mu?
Geleneği olmayan, düzeni nizamı oturmayan ülkelerde sabah akşam kanun çıkarılır. Bir de müstemlekelerde çok sık kural değişir. Yap boz tahtası gibi. Oturmuş bir sistem olsa neden sabah akşam, seri bir şekilde geceli gündüzlü çalışarak kanun çıkarma ihtiyacı olsun ki.. Durmuş oturmuş ülkelerin ulusal meclisleri sabah akşam kanun çıkarıyor mu? Adamların çok sade, yalın kuralları var. Detaylarda boğulmuyorlar. Parlamentonun kuruluşundan bugüne çıkardığı kanunları yazılı hâle getirip üst üste istifleseniz uçak hangarı almaz. Gece gündüz, yaz kış, cumartesi pazar demeden kanun çıkarmanın adı çok çalışmak oluyor. 
Yasama çok çalışıyor.. Yürütme çok çalışıyor.. Mahalli idareler çok çalışıyor.. Peki kim yatıyor abi?
Neden kamu kurumundaki yönetici, koltuğunda 13-14 saat oturunca çok çalışmış sayılır. Tepe yönetici işini iyi yapan adam olsa günde 5-6 saat yeter de artar bile.
Çok kural koymak bir yönüyle kuralsızlıkla aynı kapıya çıkar. Kural olmayan yerlerde insanlar koltuklarında 13, 14, 15 saat oturarak çok çalışmış sayılır. Ama ne hikmetse herkesin bu kadar çok çalıştığı ülkede "az çalışanlar!" kadar verimli olunamaz.
 
          ZEYTİNYAĞI
 
İtalya'daki zeytinyağı üretiminin yüzde 80'i sızmaymış. Türkiye'dekinin ise yüzde 20'si. Türkiye'de kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi bir litrenin altındaymış. Bu rakam Yunanistan'da 26 litre, İtalya'da 17, İspanya'da 14 litre. O onu tüketmiş bu bunu tüketmiş çok da dert etmemek lazım, diyeceğim ama bizim ülkemiz tereyağı da tüketmiyor. Tereyağı tüketse 300 yılın 500 yılın alışkanlığı der geçeriz. Bu ülke margarine tutkun. Ayçiçek yağına tutkun. Aman imkâna da bağlamayın.. Köfteci, piyaza sızma zeytinyağı döküyordum.. Vatandaş ayçiçek yağına alışmış beğenmedi diyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.