Bayramlık masal

A -
A +

Bir tüccar, mutluluğun sırrını öğrenmesi için oğlunu insanların en çok bileninin yanına yollamış. Delikanlı, bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, bir tepenin üstünde bulunan güzel bir şatoya varmış. Aradığı adam burada yaşıyormuş. Tüccarın oğlu, şatonun salonunda hummalı bir manzara ile karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu masada "çok bilen" sırayla bu insanlarla konuşuyormuş. Delikanlı sıranın kendisine gelmesi için tam iki saat beklemiş. Sonra ziyaret sebebini açıklamış. Çok bilen, "git sarayı dolaş gel, konuşalım" demiş. Sonra delikanlının eline bir kaşık vermiş, bu kaşığa bir damla sıvı yağ koymuş ve hatırlatmış: "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinde tutacak ve yağı dökmeyeceksin!" Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkmaya başlamış. Gözünü kaşıktan ayırmamış. İki saat sonra çok bilenin huzuruna gelmiş. Çok bilen, "Güzel" demiş; "Peki yemek salonundaki acem halılarını gördün mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenlerimi farkettin mi?" Utanan delikanlı bir şey farketmediğini itiraf etmiş. Çünkü iki damla yağı dökmemek için bütün dikkatini kaşığına vermiş. Çok bilen, "Öyleyse git, sözünü ettiğim harikaları gör gel" demiş. Delikanlı rahatlamış. Kaşığı alıp tekrar sarayı gezmeye çıkmış. İkinci gezisinde her şeye en ince ayrıntısına kadar dikkat etmiş. Çok bilenin yanına dönünce gördüklerini eksiksiz anlatmış. "Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş çok bilen. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın döküldüğünü görmüş. Çok bilen, "Sana verebileceğim tek öğüt var" demiş; "Mutluluğun sırrı harikaları görmektir ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan." Paulo Coelho'nun masalındaki gibi herkesin kaşığında kendine göre iki damla yağı var. Mesele onu dökmeden dolaşmak. 

Bayramınız mübarek olsun.
 
 
            Ürkütücü yalnızlıklar 
 
Mehmet Barlas'tan bir hatıra:
Abdi İpekçi suikastı ertesinde Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Turhan Aytul olmuştu.
Turhan Aytul'un bütün hayatı sadece gazeteydi.
Öylesine tutkuluydu ki gazeteye adı "Deli Turhan"a çıkmıştı.
Milliyet'in Ercüment Karacan'dan Aydın Doğan'a geçiş döneminde Turhan Aytul, gazetenin tek karar merkezi hâline gelmiş, çok güçlenmişti. 
...
Turhan Aytul bir gün hastalandı ve doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler.
Hastanede ziyaret ettiğim zaman odası tıklım tıklım doluydu.
Odadakiler ameliyat sonrası Turan Aytul'un yanında aralarından kimin refakatçi olarak yatacağının kavgasını yapıyorlardı. Turhan Aytul'un eşinin kocasına refakatçi olması mümkün görünmüyordu.
Çünkü gazete çalışanları, bu görevi kimseye kaptırmaya niyetli değildiler.
Kısa süre sonra Turhan Aytul görevden alındı.
Akşam evine gittiğimde yanında eşi ve birkaç arkadaşı vardı. Hastane odasında refakatçi olmak için birbirleri ile yarışanlar ortada yoktu.
Çünkü Turhan Aytul koltuktan düşmüştü.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.