Sel suları çekildikten sonra..

A -
A +
Sular yükselince balıklar karıncaları, sular çekilince karıncalar balıkları yermiş.
Ben bu sözün ne demek olduğunu Savana ile ilgili bir belgesel seyrettikten sonra anlamıştım.
Bu günlerin kendine özel şartlarının olduğunun farkındayım.
Hep böyle devam edecek değil normal hayata döneceğiz elbette.
Başka türlü bir belediye başkanının ülkenin içişleri bakanı gibi istihbarattan sorumlu bürokratı gibi konuşması nasıl anlaşılabilir. Nasıl açıklanabilir.
Belki seferberlik hali, deyince olur. Kurtuluş savaşıdır, herkes elinden geleni yapıyor, deyince yerine oturur mu?
"İstihbarat aldık bu FETÖ üyeleri 14 Ağustos’ta trafoları devre dışı bırakacak." diyor. Belediye başkanı diyor.
Aynı anda canlı bombaları da sokağa salacaklarmış. Polis onlarla uğraşırken onlar başka işler yapacakmış.
Biz ne bekliyoruz: İçişleri Bakanı çıkıp konuşur. Veya başkana der ki, "Herkes işine baksın. İstihbarat senin işin mi?"
Demiyor.
Yine bir belediye başkanı çıkıyor, "Adana civarındaki kardeşlerime sesleniyorum. Hazırlıklı olun. Duyarsanız ki şöyle bir işe girişmişler.. Elinizde pikap, kamyon, traktör, biçerdöver ne varsa gidin İncirlik Üssünü basın. "
Hiçbirimiz yadırgamıyoruz.
Hatta hoşumuza gidiyor.
Bir tek bana mı anormal geliyor, bu insanların bu kadar bağırmasının altında başka şeyler arayan bir tek ben miyim?
...
Öbür adam sosyal medya hesabından büyük bir iş adamını tehdit ediyor. "Senin FETÖ'ye 10 milyar dolar verdiğini biliyoruz. Üç tane şehit yakınını işe almakla kurtulamazsın. İtirafçı ol, suçun hafiflesin."
10 milyar dolar.. Dolu dolu kaç tane palet eder.. Çanta bavul işi değil.. Forkliftlerle TIR'lara yüklemek lazım. Bu da yadırganmıyor.
Benzer biri daha var. Onun sesi daha gür çıkıyor. Gece gündüz bağırıyor. Çok bağıranlar benim için olağan şüphelidir. Ağzı sütten yanmış desek daha 2012'de, "FETÖ'ye yan bakan, şüphe eden, bir şeyler ima eden vatan hainidir" yazmış. Allah Allah nasıl bir çukura düştük. Bunun için de aldanmıştır, sonradan fark etmiştir diyebilir miyiz?
...
Önceki gün bir baba anlattı:
"Oğlumu (...) acemi er eğitim alayına -veya tugayına- bıraktım. Çocuk içeri girince bana sen giremezsin, dediler. Ayrılmadım. Bana komutanı çağırın, onu görmeden, onunla konuşmadan şurada şuraya gitmem, dedim. Komutan geldi. Bize koğuşları gezdirdi, çocuğunuz bize emanet dedi. Rahat olun dedi. Komutana Sizin buradan da FETÖ üyesi çıktı mı dedim. Çıkmadı, dedi. İçime sinmedi. O gece o ilçede yattım. Sabah kapıya dayandım. Oğlumu göreceğim, dedim. Komutan geldi. Oğlumla dışarıda biraz dolaşmak istiyorum, dedim. Razı oldular. Çocuğa geceyi nasıl geçirdiğini sordum. Beraber yemek yedik. Dikkatini çeken bir şey olup olmadığını sordum. Sonra götürüp teslim ettim. Komutan numarasını verdi, istediğin zaman ara beni dedi.."
Bu masum bir hikaye gibi geldi.. Baba yüreği bir travma yaşamışlar... da normal düzene dönüş nasıl olacak.
...
Bir hükümet üyesinin başkanlığında her birimden sorumluların olduğu bir merkez kurulsa.. Önüne gelen konuşmasa.. Bizim açıklamalarımız haricinde söylenenlere itibar etmeyin denilse kısa vadeli bir çözüm olur mu acaba?
Bu kadar profesyonel sahtekârın arasında hayatı kararan çok olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.