Osmanlıya öykünürken...

A -
A +
Osmanlılar zamanında kazada oturan sıradan bir vatandaş dahi haksızlığa uğradığı zaman o kazanın mülki amirini, dilerse bir üst makama, dilerse en üst makama şikâyet edebiliyordu.
Mahkemeler baktıkları davayı çoğu zaman aynı gün nadiren üç gün içinde karara bağlıyordu.
Taraflardan herhangi biri dilerse  kararı temyiz etmek için Divan-ı Hümayun'a başvurabiliyordu.
Doğrudan Divan-ı Hümayun'da görüşülen konularda mağdur olduğuna inanan padişaha çıkabiliyordu.
Her kademedeki mülki amir;
Kaza kadısı,
Sancak beyi,
Beylerbeyi eğer aldığı kararla birini mağdur etmişse mağdur edilen.. ya da mağdur edildiğine inanan iki yolla hakkını arayabiliyordu.
Ya dilekçe ile Divan-ı Hümayun'a müracaat ediyor ya da dilekçesini Cuma selamlığında doğrudan padişaha veriyordu.
Divan-ı Hümayun'a müracaat eden davacıya gün veriliyor, verilen günde şikâyeti karara bağlanıyordu.
Padişah'a arz edilen dilekçenin üzerine ise "Mucibince amel edile" yazılıp ilgili birime havale ediliyordu.
Padişahın havalesi ile giden evrakın neticesi mutlaka padişaha arz ediliyordu.
Bütün bu şikâyetler sonunda mülki amirin kararında kasıt görülmezse zarar hazineden tazmin ediliyordu.
Kasıt görülürse mülki amirin şahsi mülkünden karşılanıyordu.
Osmanlı'nın ilk yıllarında mahkeme kararlarının temyizi daha pratikmiş.
Görev yeri neresi olursa olsun bütün kadılar birbirine eşit sayıldığı için birinin verdiği karar bir diğerine temyiz ettirilebiliyormuş.
Zamanla kadıların birbirini kolladığı ortaya çıkınca temyiz için herkese Divan'a müracaat hakkı tanınmış.
 
                 TAVİZ
 
Uluslararası ilişkilerde taviz vermekle vermemek arasındaki fark ne? 
Mesela biz hiç taviz vermeyen bir ülkeyiz. 
Belki de tekiz. 
Taviz verene bir örnek var mı? 
Tamam, tam anlaşılmadı.. Asla taviz vermeyiz diye diye geldiğimiz konular ne?
Bu konularda hep taviz verseydik ne olurdu?
Taviz deyince atasözlerindeki gibi, “hazıra dağ dayanmaz” biz de hep taviz vere vere gelseydik elimizde avucumuzda bir şey kalmazdı gibi mi anlamalıyız? 
Mesela geçmişte Kıbrıs'tan hiç taviz vermezdik. Memleketimiz; muhalefetiyle, iktidarıyla "asla taviz verilemez" derdi. Devlet erkanı askeriyle, bürokratıyla, iktidarıyla, muhalefetiyle 30 sene bu işle uğraştı. Öyle bir ciddi işti. 
Zaman zaman kafama takılır. Neden Kıbrıs konuşmuyoruz artık. Tehlike bertaraf mı edildi, yapacak bir şey mi kalmadı, yoksa işler bize anlatıldığı gibi değil miydi? Yalan mıydı hepsi?
Kıbrıs'la yatırılıp kaldırılanlar yaşlandı. Yeni nesil ne bilsin bu işin önemini. Millî davaydı millî.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.