Kısa notlar...

A -
A +
Hanedan mensubu hanımefendiler beyefendiler günlük siyasi tartışmalara girmeseler ne güzel olur.
Doların alıp başını gittiği günlerde, "Dolar 3.30 olmuş. Olsun. Bize ne el âlemin parasından. Amerika düşünsün" diyen mütefekkir ablayı çağrıştıran muhakeme tarzını yadırgıyor insanlar.
            * * *
Sıkışık trafikte imtiyazlı zannedilen araçların önünde yanıp sönen ışıklara ne deniyordu? Hani siz adım adım giderken bazıları eskortlu -ki onları çok yadırgamıyoruz artık- bazıları eskortsuz yara yara giden araçlar var.
Onlardan birkaçını durdurup kayda alarak sorma imkânım olsa, iki şey sorar not alır sonra listeyi yayınlardım:
-Beyefendi siz ne iş yapıyorsunuz?
-Şu anda nereye gidiyorsunuz?
Tamam, geçiş üstünlüğü olsun.. ama itfaiye, ambulans, olay yerine yetişecek olan polis dışında kimin ya da kimlerin olsun.
Devlet başkanının olsun.. Başbakanın olsun. Yahu hadi bakanların da olsun. Öbürlerine ne oluyor ve niye bu kimseyi rahatsız etmiyor. Rahatsız oluyorlarsa niye seslendirmiyorlar.
            * * *
Eskiden resmî toplantılarda çok sık dile getirilen bir slogan vardı:
Millî birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz bugünlerde.. "Bugünler"in hiç sonu gelmedi. Cihan Harbi'nden bugüne kadar 99 sene boyunca millî birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bugünlerde diye diye geldik. Hep teyakkuzda, hep diken üstünde, hep tek ayak üstünde..
Ben güle oynaya, davul zurna ile seçime gittiğimiz bir dönem hatırlamıyorum.
Bizde her seçimin çok önemli olduğu, hayati bir karar olduğu, neredeyse ölüm kalım mücadelesine eş değer olduğu söylenir.
Hemen her seçim yarılması gereken son barikat gibi takdim edilir.
Savaşa gidiyormuşuz gibi.
            * * *
D 100 Karayolunun çevresinde 2000-3000 dairelik siteler yapılıyor. Yarın o insanlar o sitelerden çıkıp nasıl işe gidecekler? Yarısı özel otosuyla çıksa yola karışmaları iki saat sürer.
Kararsız kalıyorum: Bazen amaaaan bize ne, alan dert etsin diyorum. Bazen oraya o inşaatın yapılmasına izin verenler niye böyle şeyleri dert etmezler diyorum. Bazen benim o kavşakta arsam olsa, "Ben şehrimi düşünüyorum. Burada 17 kata izin olsa da ben yapmam, yaptırmam" demeyeceğime göre yapanların değil yaptıranların ihaneti diyorum. Bazen akıntı böyle, onlar ne yapsın diyorum.
99 depreminden sonra toplanma merkezi diye ayrılan yerlere de inşaat yapılmış.
Sel baskınından sonra, "Bu dere yatağındaki binaları yıkacağız" denilen yerlere de yeni binalar yapıldı.
Herhâlde Türkiye'de "teşvik"in hakkıyla yerini bulduğu tek sektör inşaat. Biz tarımı, hayvancılığı 50 senedir teşvik ediyoruz karşılığını göremiyoruz. Sanayii teşvik ediyoruz karşılığını göremiyoruz.
İnşaatı herkes sevdi. Yapan, satan, teşvik eden, imar veren, aradan geçinen, ufacık bir plan tadilatıyla dolar milyoneri olan, kredi ile kıt kanaat bir daire sahibi olan.. Herkes sevdi.
Bu mutluluğun bir bedeli var. Bakalım ne zaman farkına varacağız ve bu bedeli kaç nesil ödeyecek?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.