Eğitimde de millî seferberlik bekliyoruz

A -
A +
Yirmi beş yılımı geride bırakmış bir öğretmenim. Eskiden olduğu gibi öğrencilerimizin bizi görünce ayağa kalkmalarını, bizim yıllar öncesinde olduğu gibi öğrenci olarak öğretmelerimize karşı düğme ilikleyerek konuşmalarımızı şimdiki öğrencilerimizden zaten beklemiyoruz. Ama öğrencilerin de eğitim ve öğretimin en önemli unsuru olan disiplin ve kurallar konusunda duyarsızlıktan da öte kuralları çiğnemeye dönük aykırı hareketleri gerçekten bir eğitimci olarak benim üzülmeme sebep oluyor. Gencecik çocukların kızlı erkekli fark etmeden birbirlerine karşı kullandıkları ifadeleri, ifade de değil terbiye sınırlarını aşan galiz söz ve esprilerini duyduğum zaman benim yüzüm kızarıyor utançtan. Bu çocukların bu hâle gelmesinde bir eğitimci olarak benim de sorumluluğum varsa hatamı kabul edeceğim ama başta aileler olarak, sonra televizyon ve sosyal paylaşımlar olarak çocuklarımızı saran sarmalayan dejenerasyona karşı mücadele etmenin vakti geldi de geçmiyor mu? Tecrübelerimle söylüyorum ki gençler arasında başlayan bu sorumluluk kaygısı taşımayan söz ve hareketler ki bunun bir adım sonrası bağımlılık türü sıkıntılardır, bunlar okulların idaresine bırakılarak üstesinden gelinebilecek sıkıntılar değildir. Tıpkı diğer birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir milli seferberlik millî eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Sayın Millî Eğitim Bakanlığımızdan başlayıp hükûmetimizden ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan bu seferberliğin de lideri ve öncüsü olmayı dört gözle bekliyor, saygılarımı sunuyorum.                 Rumuz: “Öğretmen”-Ankara     El kadar sabiye su veremedik…   Feridun Ağabey, bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Fatih’te Malta’dan birkaç şey almış olarak Kumrulu Mescide doğru yürüyordum. Ana caddeye geldiğimde 30’lu yaşlarda genç bir annenin ardından beş yaşlarında bir kız çocuğunun “anne susadım” diye ağlayarak annesinin ardından yetişmeye çalıştığını gürdüm. Çocuk “susadım anne suu” diye âdeta içi göynümüş hâlde ağlıyordu. Kim bilir ta nerelerden beri ağlıyordu. O civarda bir kuru yemişçi veya su satan yer de yoktu ama annenin hâli beni çok şaşırttı. Çocuğuna bir kez olsun geri dönüp de “tamam bir tanem, az kaldı kızım. Bak şuradan alacağım” gibi bir söz söylemeden ve hatta çocuğunu beklemeden önden çekip gitme rahatlığıydı. Bu nasıl sorumsuzluktu. O an “hanımefendi bu el kadar sabiyi susuz bekletmek olmaz. Paranız yoksa ben alayım. Şurada bir esnaftan su isteyelim” demek geldi içimden. Ama arkadaş, geri dönüp de “sana ne!” derse ve hele de bana olmadık bir şekilde suçlamada bulunursa kendimi kimseye anlatamam diyerek sustum. Sustum ama içim içimi yedi. Ne hâle geldik arkadaş? Gözümüzün önünde bir yavrucak su diye meliyordu da bir çocuğa su veremiyorduk. Çocuk annesinin peşinden ağlaya ağlaya gözden kayboldular… Bu insanlık nereye gidiyor böyle Ağabey. Kahrolmamak elde mi?             Süleyman Ermen- İstanbul     Çocuklarımızı ah bir anlayabilsek!..   Feridun Ağabey, annem babam ikisi de eğitimli insanlar. Ama ikisi de benim TEOG’da başarılı olmam konusunda benden çok stres yapıyor ve beni de strese sokuyorlar. Sınava kendim için değil sanki onlar için giriyorum. Kendimi yarışlara sürülmüş at gibi hissediyorum. Ben aslında okumak bile istemiyorum. İşte bu yüzden okumaktan da sınavdan da nefret ediyorum. Onlar kendileri ikisi de üniversite bitirmiş insanlar ama ikisi de daha evde çocuğuyla iletişim kurmayı bilmiyorlar. Ben kendimi anneme babama anlatamıyorum. Benim ne kadar üzüldüğümü gördükleri hâlde üzüntümün sebebini öğrenmek istemiyorlar. Belki de gerçeklerden kaçıyorlar. Bütün çocukların okuması mı gerek? Niye bize istediğimiz okulda okuma şansı verilmiyor da sınava zorunlu tutuluyoruz? Çocuk olmak demek ders çalışmak ve sınavlardan sınavlara koşmak demek mi? Bana hayatımın baharında hayattan nefret ettiren bu uygulamalardan da bu uygulamaları bana anlamadan dayatan ailemi de affetmiyorum.           “Adımı kimseye söylemeyin”-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.