Araştırıp kurcalanmadık bir çayımız kalmıştı

A -
A +
İstanbul’dan yazan ve “Feridun Ağabey, size bir konuda bilgi sormak istiyorum. Artık televizyonlarda, gazete sayfalarında dinlediğimiz okuduğumuz yetmiyor gibi bir de şimdi sosyal medya üzerinden cep telefonlarımıza akıl almaz bilgiler geliyor. Birine bakmasak birine mutlaka bakıyoruz. Bazılarına inanmak istemesek de bazıları kafamızı karıştırmayı başarıyor! Şimdi bir de bazı kaynaklar 'kadınların çay tüketiminde bazı riskler var' diyorlar. 'Kadınlar çay tüketirse kanser ve östrojen metabolizması ile etkileşime girer' diyorlar. 'Bu da epigenetik değişikliklere neden olurmuş' diyorlar. Bu yazıyı okuyunca ne yalan söyleyeyim etkilendim. Evde biz çaysız yapamayız. Ramazanda iftar sonrası, sahura kadar çay bizim yanı başımızdadır. Çaysız sahur mu olurmuş? Ağabey bu denilenler doğru mu? Bizi korkutmak için mi yazıyorlar? Kızımla evde konuşuyorduk, onun aklına geldi. 'Feridun Ağabey'e soralım anne' dedi” diyen Fadime K. isimli okuyucumuza, bu gibi konularda meşhur bir söz vardır; “Doktorunuza danışın!..” Ama ben size bunların dışında genel bir tarifte bulanayım… Bu tür araştırmalar adı üstünde araştırmadır. Araştırmacılar birkaç sene olumlu baktıkları bir sonuca birkaç sene sonra meğer olumsuzmuş diyebilmekteler. Ve bu konuda hiçbir sorumlulukları yoktur. Öyleyse birey olarak bizlerin ne yapması lazım? Araştırmacılarımızı araştırmalarıyla baş başa bırakıp bizim geleneklerimize göreneklerimize annelerimize ninelerimize bakarak onların yaşadığı kültüre göz atmamız lazım… Çünkü onlar binlerce yıldan beri, yüzlerce seneden beri süzüle süzüle gelen tecrübeleri devam ettirmektedir. Çayınız da kahveniz de afiyet olsun efendim...
 
 
Babamın vefatından sonra huzursuz olduk!
 
"Feridun Ağabey, anneciğim sizlere ömür birkaç ay önce Hakkın rahmetine kavuştu. Babam annem sağ iken kimseye minnet etmeden geçinip gidiyordu. Ama tek başına kalınca bakacak kimse olmaması sebebiyle sıkıntıya düştü. Bizim evde kalmaya babam razı olmadı. Ben size yük olmak istemem dedi. Gerçi zaten kalayım dese de bizim evde kalmak çok zordu. Köyde yaşayan bir insanın şehirde apartmanda yaşaması ona zulüm olacaktı. Düşündüm taşındım babama bakabilecek biri olsun, diye onu baş göz edelim dedim. Köyümüzde kocası ölmüş, çocukları evlenmiş kimsesiz; uzaktan bir akrabamızla evlendirdik. Artık babam rahat edecek, biz de vicdan azabı çekmeyeceğiz, derken çok sürmedi araya akıl almaz bir durum girdi. Karım babamın yeni eşinden beni kıskandı. Kendisi öyle demese de onu anladım. Yani ben evli barklı bir adamım. Çoluk çocuk sahibiyim. Ama eşim “ben artık o eve gitmem” dedi. Beni de “sen de gitmeyeceksin” diye engellemek istedi. “Babamı nasıl göreceğim?” deyince de “babanı çağır bize gelsin evde görüşürsünüz” gibi öneriler sunmaya başladı. Babamın yeni eşi babamdan on beş yaş küçük. Benden de sekiz on yaş büyük… Ağabey ben hayatta hiçbir zaman çok şükür çiğ yemedim karnım ağrımaz. Ama eşimin üzülmesini de istemiyorum. Durduk yerde aile huzursuzluğu çıksın istemiyorum. Babam yeni evinde rahat, Allah için, yeni hanımı da zaten köyümüzün insanı olduğundan örf âdet kültür farklılığı yok. Acaba bir süreliğine babama gidip gelmeyi ertelesem, evlat olarak sorumlu olur muyum? Bir acil ihtiyacı olduğunda elbette gider yardım ederim de normal zamanda telefonda hâlini hatırını sorarak gönlünü alsam babama karşı ayıp etmiş olur muyum? Selamlar...”
Değerli okuyucumuz, aslında babanızı yeniden yuva sahibi yaparak ona en güzel iyiliği yapmışsınız. Evinizin huzurunu bozmamak için gösterdiğiniz hassasiyet de uygundur.
 
 
Oğlum benim eğitimsizliğimden utandı
 
"Feridun Ağabey, size derdimi anlatsam yazar mısınız? Ben iki çocuk annesi bir ev hanımıyım. Önce ailemin isteğiyle sonra da kendim ilkokuldan sonra eğitim almadım. Bu konuda da hiçbir üzüntü ve pişmanlık duymamıştım. Evlendikten sonra çocuklarımı okutmak istedim. Eşim de bu konuda bana destek oldu. İyi de oldu. Ancak liseye giden oğlumun geçen hafta mezuniyet töreni öncesi bana söylediği bir söz yüreğime hançer gibi saplandı. Gerçi ona asla belli etmedim, o da benim kırıldığımı bilmiyor ama kaç günden beridir içten içe bu duyguyu atamıyorum. 'Anne sen istersen mezuniyet törenine gelme!' dedi. 'Niye?' diye sorunca da doğru dürüst bir cevap veremedi. Ben anlamıştım beni arkadaşlarının anneleriyle kıyaslamıştı. Benim eğitimsiz oluşumdan utanıyordu. Ben onun okuması için kendimi feda ederken o benim fedakârlığımı değil de eğitimsizliğimi düşünüyordu.”
Değerli hanımefendi; öncelikle bu duyguyu çocuğunuzla paylaşmadığınız için çok iyi etmişsiniz. Çocuğunuzun liseli yaşlarında böylesi duygularının normal olduğunu söyleyelim. Sakın üzerine gitmeyin dert de etmeyin. Bu yaşta onlar sorgulayamaz, çevrenin çok etkisinde kalırlar. Zamanla size olan sevgisi ve saygısı bu duygularının çok üstünde olacaktır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.